İtalya Veneto (Venedik) Bölge Parlamento Üyesi Stefano Valdegamberi ilk kez gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında Türkiye’nin bugünlere kendi gücüyle geldiğini ve Avrupa Birliği’ne ihtiyacı olmadığını söyledi.
İSTANBUL (İGFA) - İtalya Veneto (Venedik) Bölge Parlamento Üyesi Stefano Valdegamberi ailesiyle birlikte Türkiye’ye ilk kez ziyarette bulundu. Ziyareti sırasında World of Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Reşit Kemal As ile röportaj gerçekleştiren Valdegamberi, Türkiye ve Avrupa arasındaki ilişkileri de değerlendirdi.
“İSTANBUL GERÇEKTEN NEFES KESEN BİR ŞEHİR”
İstanbul’un tarihi Roma İmparatorluğu dönemi, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden günümüze kadar modern Türk devletinin ekonomik ve mali kutbu olarak beni her zaman büyülemiştir. Bugün İstanbul, nefes kesen köprüleri, Boğaz'ın altındaki tünelleri ile birlikte Avrupa ve Asya kıtalarını birbirine bağlanan 18 milyon nüfuslu bir metropol. Bu şehrin stratejik konumu, tarihteki şansının ana sebebiydi. İstanbul geçmişte ve günümüzde jeopolitik ve ekonomik merkez konumunu sürdürüyor. Eski şehir Konstantinopolis ve Bizans, burada hüküm süren birçok imparatorluğun kültürel etkilerini yansıtırken; modern İstanbul, Boğaz üzerindeki köprüleri, gökdelenlerinin çağdaş mimarisi ve fütüristik binaları ile cazibesiyle bir şekilde ayrılıyor. İstanbul gerçekten nefes kesen bir şehir.
Avrupa’nın en kalabalık metropolü İstanbul, Moskova ve Londra'ya göre temiz, düzenli ve iyi organize edilmiş bir şehir. Uluslararası havaalanından başlayarak sahip olduğum izlenim, Avrupa kıtasının en güzel şehirlerinden bir tanesi.
“AVRUPA BÜROKRATİK KAFESİNE GİRMENİN TÜRKLER İÇİN UYGUN OLMADIĞINA İNANIYORUM”
Türkiye, son yıllarda özellikle Avrupa ile Asya arasında sadece fiziksel değil, sosyal ve kültürel bir köprü olan İstanbul başta olmak üzere büyük adımlar attı. Arkadaşlarım bana Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişini uygun görüp görmediğimi soruyorlar. Açıkçası bunu Türkiye için bir katma değer olarak görmüyorum. Bu zamana kadar Türkiye kendi gücüyle geldi. Avrupa bürokratik kafesine girmenin Türkler için uygun olmadığına inanıyorum. Ne yazık ki kurucu babaların arzu ettiği Avrupa bugün içinde yaşadığımız Avrupa değil. Stratejik kararları halk iradesinin ifadesinden çok, uluslararası lobiciliğin sonucu olan halkların ruhundan ve gerçek egemenliğinden yoksun, ekonomik-bürokratik bir konu olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte, Avrupa ile Türkiye ticaret anlaşmalarını artırmalı ve karşılıklı kültürel ve ekonomik çıkar için ilişkiler sürdürülmelidir.
Türkiye ile İtalya arasında halklar arasındaki diyaloğu karşılıklı bilgi ve dostluğu güçlendirmeliyiz. Türkler, Akdeniz havzasındaki tüm halklar gibi tıpkı İtalya gibi aile değerlere bağlı, çok cana yakın insanlar. Bugün Avrupa Birliği, ortak geleneksel değerlerimize aykırı ilkeleri benimsemiştir. Türkiye ile İtalya arasındaki ortak değerler etrafında Akdeniz'i tekrar ilgi odağı haline getirmemiz gerekiyor. Halklarımız ve ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, bu ortak çıkar hedef için temel öneme sahiptir.
Ziyaretimde halklar arasında ilişkiler kurma arzusuyla dünyaya açık, misafirperver bir Türkiye buldum. Her iki ülkenin kurumları da jeopolitik ve kültürel rollerini güçlendirmek için birlikte çalışmalıdır. Türk ve İtalyan şirketleri arasındaki işbirliğini, ekonominin farklı alanlarındaki karşılıklı çıkar ortaklıklarıyla, şu andaki ilişkilerden bile daha fazla güçlendirmek de önemlidir. Ben görevde olduğum sürece iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesi için mücadele edeceğimi taahhüt ediyorum.