Doğal ve tarihi güzellikleri 'saymakla bitmez' bir kent Kars. Şu günlerde ise kuşkusuz ki altın çağını yaşıyor.
Özellikle Doğu Ekspresi'nin şehre getirdiği dinamik, burayı keşfetme arzusunu gençleştiriyor.
Öyle bir arzu ki bu; yazımızın başlığını "Kars, Doğu Ekspresi ve bilet bulma savaşları" olarak belirlesek kimse itiraz etmezdi.
İşte bu arzu; bizleri de Ankara'dan başlayıp Kars'ta son bulan, yaklaşık 25 saat süren ve yol boyunca büyüleyici manzaraları bünyesinde bulunduran bir yolculuğa itti.
Kim istemezdi ki; genç yaşlı herkesin hayallerini süsleyen, Kars halkının samimiyetine tanıklık ettiren ve az önce de belirttiğim gibi "TCDD sitesinin dahi kilitlenmesine neden olarak fenomenleşen bu yolculuğu deneyimlemeyi....
İşte böyle başladı maceramız, arzumuz...
'Başladı' dediysek öyle kolay, bir çırpıda olmadı bu:
"Doğu Ekspresi bileti nasıl alınır?",
"Kaç gündür takip ediyorum, biletler ne zaman satışa çıkacak?"
"Acaba bilet satışları sadece belirli saatlerde mi yapılıyor? Gece uyumayarak bilet mi beklesek, ne yapsak?.."
Kafamızda deli ve sabrımızı zorlayan sorular...
Şükür ki bir şekilde biletimizi bulduk ve bu maceraya başlayabildik.
Öncelikle bilet satışlarının yaklaşık 10 gün önce, günün herhangi bir saatinde satışa çıkabileceğini belirtelim.
Yani bu yolculuğu aylar önceden planlama şansınız yok. Sürekli takipte olmanız ve buna her an hazır olmanız gerekli...
"Artık, yolculuğu ve Kars'ı anlat" dediğinizi duyar gibiyim.
Bizim Doğu Ekspresi maceramız bilet bulmanın en zor olduğu yataklı bir vagonda sürse de, pulman ve örtülü kuşetli vagonlar da değerlendirilebilir.
Güzergahımız, Ankara-Kırıkkale-Kayseri-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars şeklinde ve yolculuk boyunca ana duraklar hariç duraklama, bekleme yapılmıyor. Bu duraklarda sadece yolcu alma-indirme yapılıp, ana duraklarda ise 10 dakikayı aşmayan molalar veriliyor.
Güzergah boyunca, beyaz örtülerin arasında, insanı rahatsız etmeyen bir tren sesi eşliğinde; büyüleyici manzaralarla karşılaşıyor, ruhunuzu huzur ile tekrar tanıştırıyorsunuz...
Trenin yemekhane ve çay servisi yapılan vagonunda ise sıcak içeceklerimizi yudumlayıp, yol arkadaşımız ya da trende tanıştığımız yöre halkından biriyle samimi bir sohbet ediyor, yolculuğumuzu daha da zenginleştiriyoruz.
Söylerken dolu dolu söylense de 25 saatlik yolculuk bir çırpıda, hiç yormadan, bıktırmadan son buluyor.
Ve varıyoruz hiçbir şeyin tanıdık olmadığı, buram buram macera kokan; kışı soğuk, insanı sıcak memlekete...
Burada balık tutmaya olta yerine testere yada kürek götüren, sahalarda futbol yerine cirit oynayan insanları görebileceğiniz gibi, size "merhaba" diyen tilkiler, vaşaklarla da karşılabilirsiniz...
Peki nedir bu şehrin "mutlaka ama mutlakaları"...
Donmuş Çıldır Gölü'nde balık tutun...
Kış aylarında yaklaşık 80 santimetreye varan bir buz kalınlığına ulaşan bu beyaz çölde, yani Çıldır Gölü'nde kendinizi bir belgesel programında gibi hissedip; bir Çıldırlı gibi balık tutabilir hatta 'söylemde biraz daha ileriye gitmek gerekirse' bir Eskimo gibi balık tutabilirsiniz...
Cirit Festivali'ni izleyin...
Çıldır Gölü'nde deneyimleyebileceğiniz tek aktivite balık tutmak değil tabi ki. Bu topraklarda ata sporumuz hala Cirit. Üstelik festivalleştirilmiş.
Bu festivalde sadece cirit atanları değil, atla kızak çekenleri, atlı okçuluk yapanları ve tabi ki rahvan atlarını da görebilirsiniz...
'Kars Mutfağı'nı mutlaka deneyimleyin...
Tandırda kaz, kaz suyuna bulgur ve hoşaf üçlüsünü tatmadan olmaz.
Kazın kesildikten sonra kurutularak tandıra girdiğini de atlamamış olalım...
Ani Harabelerini görün...
7 yüzyıl boyunca insanlığın yaşadığı düşünülen, Ermenistan sınırının hemen yanıbaşında; heybetiyle akıllara durgunluk veren Ani Harabelerini görmeden olmaz.
Ermeni mirası olmakla birlikte, müslüman ve pagan kültürlerine de ev sahipliği yapmış bir kültürel hazine...
Sarıkamış...
Alpler dışında dünyada toz kristal karın yağdığı tek yerin Sarıkamış olduğunu öğrendiğimizde şaşkınlığımızı gizleyemedik.
Burada kayak deneyimi karın yapısı nedeniyle çok farklı olsa da 'Sarıkamış' denilince aklımıza 1.Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun, Rus işgali altındaki topraklarımızı kurtarmak için başlattığı ve onbinlerce askerimizin şehit olduğu Sarıkamış harekatı geliyor.
'Sarıkamış Şehitliği'ne yapılacak bir ziyaret ise Kars yolculuğunun en duygu yüklü anları olabilir.
Kars Kalesi'nden şehre bakın...
Maceranın sonlarına doğru ilerlerken konaklayacağımız otele gitmeden önce Kars Kalesi'ne çıkıyor ve beyazlar içindeki şehre bir de buradan bakıyoruz...
Buraya ulaşmak için çıktığımız yol üzerinde Kümbet Camii (Havariler Kilisesi) gibi harika yapılar bizi selamlasa da 15 dakika kadar süren sıkı bir tırmanışın bizleri beklediğini söylemeden etmemek gerekir.
Ve mutlu son...
Zorlu bir yolculuk ama beklediğinize değen bir manzara..
Selçuklu ve Osmanlı zamanından günümüze ulaşan Kars Kalesi ve manzarası...
Buraya iliştiriyorum... Selamlar, saygılar. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere...