AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
"Yatay şehirleşme" modeli hakkındaki soru üzerine Kurtulmuş, büyükşehirlerin birçok yerinde gökdelenler olduğunu belirterek, "İstanbul'a bakıyoruz birçok yerinde gökdelenler var. Biz de bu şehirde yaşıyoruz. İnsanlar, sağa bakıyoruz bir duvar, sola bakıyoruz bir duvar. Birçoğunun estetik hiçbir değeri yok. Şehre çok büyük yük getiren büyük binalar. Neredeyse 16 milyona yaklaşmış bir metropolde belli oranda yüksek katlı binalar olacaktır ama artık yeter. Bu anlamda millete gına geldi." diye konuştu.
Milletin artık her tarafta betonları görmek istemediğine dikkat çeken Kurtulmuş, "Belediye başkanlarımızın görevi, yeni alanlar üretmek. Bu alanlarda da Cumhurbaşkanımızın dediği gibi artık yüksek, dikey binalar değil, yatay mimari ile yeni alanlar açılabilir." dedi.
"Çevreye duyarlı bir seçim kampanyası yürütüyoruz
Yerel seçimlere yönelik anket sonuçlarını değerlendiren Kurtulmuş, "Partimiz düzenli olarak anket yaptıran bir parti. 15 gün arayla, seçim sonlarına doğru her hafta anket yaptırıyoruz. Partimiz anketlere bakarak, nerede eksik var, nerede yoğunlaşmak gerekiyor, bunlar tespit edilebiliyor. Şu anda AK Parti seçimin açık ara birinci partisidir. İnşallah büyükşehirler başta olmak üzere seçimin sonuçları ile ilgili bir tereddüt görmüyorum ama hiçbir seçim masa başında kazanılmıyor." diye konuştu.
Kurtulmuş, AK Parti'nin çevreye duyarlı bir seçim kampanyası yürüttüğüne işaret ederek, "Büyük sesli müzik araçlarının dolaştığı bir seçim kampanyası yapmıyoruz. Bayrakların her tarafta kirlilik oluşturduğu, ses ve görüntü kirliliğinin insanları boğduğu bir kampanya olmayacak. Bütün bunlara dikkat ediyoruz." dedi.
"CHP ile HDP'nin ittifakı, açık bir ittifaktır"
"Cumhur İttifakı" ile ilgili bir soru üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Cumhur İttifakı, masa başında parti yöneticilerinin bir araya gelerek karar verdiği bir seçim iş birliği değil. 15 Temmuz gecesi, darbeye karşı 'Allahuekber' sesleri ile salalar eşliğinde vatandaşın oluşturduğu gönüllü birliktelikti bu. Şimdi siyasete yansıyor bu. Geçmiş dönemde de Anayasa değişikliğinde parlamentoda müşterek çalışmaya, en son 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı'nın, fiziki, fiili seçim iş birliğine döndü. Tabi karşı taraftaki ittifakın böyle bir ortak geçmişi yok. Birbiriyle birçok konuda farklı fikirlere sahip olan partiler, sadece bir karşıtlık üzerinden bir araya geliyor. 24 Haziran'da bunu gördük. 'Erdoğan gitsin de, ne gelirse gelsin. AK Parti düşsün de kim gelirse gelsin'... Bir şeye karşı olmak üzerinden kurulan ittifakın, kalıcı olması mümkün değil."
24 Haziran seçimlerinde HDP ile CHP arasında örtük kurulan ittifakın açık bir hale geldiğini belirten Kurtulmuş, "Şişli'de, Beşiktaş'ta CHP seçmeninin bir kısmı, 'Aman AK Parti düşsün, HDP barajı aşsın diye blok olarak HDP'ye oylar verildi. Bunlar, Türkiye'nin birçok yerinde yapıldı. Geçen sefer örtülü bir ittifak söz konusuydu, şimdi bu örtü kalkmıştır. CHP ile HDP'nin ittifakı, açık bir ittifaktır. HDP'nin 'Ben şuralarda aday çıkarmıyorum' demesi, açıkça kendi seçmenine 'Ben aday çıkarmıyorum, CHP adayını ya da AK Parti karşısındaki adayı destekleyin' demeye yönelik bir çalışmadır." diye konuştu.
"Karşılıklı anlayış içinde hareket ediliyor"
Numan Kurtulmuş, MHP ile yapılan ittifak konusundaki soruya ilişkin ise şu açıklamalarda bulundu:
"AK Parti ve MHP bütünleşip tek bir parti haline gelmiyor. İki ayrı parti ve kimlik ama Türkiye'nin temel meselelerinde özellikle milli birlik ve beraberlikte, teröre karşı mücadelede, Suriye'de bize karşı ortaya konulan emperyal projeyi başımızdan savmakta ya da Türkiye'nin ekonomik saldırılara karşı müşterek hareket etmekte geçmişte son derece düzgün bir şekilde hareket edildi. Sayın Bahçeli, başından itibaren AK Parti hükümetlerine milli meselelerde sahip çıktı ve destek verdi. Çok sayıda örneği olan bir dayanışmadan ve iş birliğinden bahsediyoruz."
"Her iki taraf da ittifakın ruhuna uygun hareket etmeyi özenli bir şekilde koruyor." diyen Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin bu zor sürecinde milli birlik ve beraberliğini, bekasını tehlikeye atacak birtakım uluslararası meselelere karşı da ortak duruşu sergilemek, bu seçimde de milletin iradesinin bir kez daha Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi istikametinde devam ettiğini göstermek için karşılıklı anlayış içinde hareket ediliyor. Amacımız 2 kere 2'nin 5 etmesini sağlamaktır. Ortada 3 belediye başkanı fazla almak meselesi hiç konuşulmamış, tartışılmamıştır. Bu mesele, Türkiye'nin birliğini, beraberliğini koruma konusudur."
"Tedbirler alınıyor, gayretler ortaya konuluyor"
Türkiye'de ekonominin temel meselelerinden birinin enflasyonla mücadele olduğuna değinen Kurtulmuş, 24 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan ekonomik saldırılarla dövizin yükseldiğini, ancak ekonomi yönetiminin basiretli bir şekilde telaşa kapılmadan, Türkiye'yi krize doğru sokmak için yapılan manipülasyonları önleme sürecini ortaya koyduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, üretimi dengeleyecek bir dönem içerisine girildiğini, dövizin de 5-5,5 seviyesine getirildiğini ifade ederek, bunların yanında hayat pahalılığının ortaya çıktığını, bunların bir kısmının, fırsatçıların fiyatlara yansıttığı rakamlardan kaynaklandığını dile getirdi.
Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Halen de bunun geçerli olduğunu biliyoruz. Bakanlığın da çok net şekilde, kararlı bir şekilde bu fırsatçılar kısmının üstüne gitmesi lazım. Ekonomi yönetiminin vazifesi, bir taraftan bu fırsatçıları dengelerken, onları baskılarken diğer taraftan da üretimdeki maliyet artışlarını bir şekilde aşağıya çekmek ve böylece enflasyonu dengelemektir. İşin zor kısmı geride kalmıştır. Bundan sonra dengeleme faslından sonra iyileştirme faslına Türkiye geçecek. 2019 inşallah bu süreçte tezgahı dağıttırmadan, Türkiye yine 7,4'ler seviyesinde büyük bir büyümeye, belki yakın dönemde ulaşmayacak ama yine Türkiye yüzde 2,5'ler, 3'ler, 3,5'ler seviyesinde inşallah bir büyüme hedefini önümüzdeki süreçte tutturacak."
Bunun kilit yolunun, üretimi durdurmamak, tezgahı dağıttırmamak ve bu işi krize döndürmek isteyenlere fırsat vermemek olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Bunu yaparken de ülkeyi yöneten bir iktidar olarak temel vazifemiz, milletimizin bu hayat pahalılığı karşısında ezilmesinin önüne geçmek. Tedbirler alınıyor, gayretler ortaya konuluyor. Bazı mallarda gerekirse ucuz ithalatlarla bu malların piyasada ucuzlaması için birtakım programlar yapılıyor." diye konuştu.
Kurtulmuş, Türkiye'nin bu sene de enflasyonu durdurup, dengeleyeceğini belirterek, gelecek sene enflasyonun düşüşe geçeceğini ifade etti.
"Bütünüyle ortaya çıkmadan paylaşmak mümkün olmayacak"
Numan Kurtulmuş, "Hal Yasası" ile ilgili soru üzerine de, üreticiden çıkan bir malın tüketiciye gelene kadar fiyatının sürekli artmasının önlenmesi gerektiğini belirterek, yasayla ilgili belki bir yasal düzenleme yapılabileceğini, ilgili bakanlık çalıştıktan sonra parti grubunda müzakere ederek gerekirse parlamentoya sunabileceklerini söyledi.
"Askerlik Yasası"na da değinen Kurtulmuş, konuyu Milli Savunma Bakanlığının uzun bir süredir çalıştığını, bunun profesyonel askerlik değil, uzman askerlik üzerine olduğunu belirterek, yüksek teknoloji ürünlerini kullanabilecek nitelikte, yeni savaş türlerinin gerektirdiği dirençte uzman askerlerin yetiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Esas olanın, ordunun bu yapıya dönüştürülmesi gerektiği olduğunu belirten Kurtulmuş, bütün çocukların ordunun içerisinde bulunup o havayı koklamaları, belki eğitim almalarını sağlayacak, belki bazı meslek branşlarının kamu hizmetiyle bu süreci aşmalarını sağlayacak bir perspektifle hazırlık yapıldığını, hazırlığın bütünüyle ortaya çıkmadan kamuoyuyla paylaşmanın mümkün olamayacağını anlattı.
Suriye'deki güvenli bölge
Kurtulmuş, Suriye'deki güvenli bölgenin kimin kontrolünde olacağı tartışmasından önce, terör örgütlerinin kimin kontrolünde olacağının önemli olduğunu belirterek, "Terör örgütlerini milletin başına bela eden unsurlar, vekalet savaşlarının aracı olarak kullandıkları bu taşeronlarını ne zaman çekecekler. Bence bir önceki tartışma budur." dedi.
Bazı ülkelerin ve güçlerin bölgeyi terör örgütleri üzerinden tanzim ettiğini ifade eden Kurtulmuş, DEAŞ'ın böyle bir örgüt olduğunu, bir hafta içerisinde Suriye'nin batısından Kerkük'e, Musul'a kadar geldiğini söyledi. "Kim verdi bunlara silahları, lojistik desteği, istihbarat desteklerini kim sağladı. Belki arkalarındaki siyasi destekleri kimler verdi." diyen Kurtulmuş, aynı şeyin PYD ve YPG için de geçerli olduğunu belirtti.
Numan Kurtulmuş, demokratik, bağımsız bir Suriye'nin yeniden oluşması için herkesin terör örgütlerine desteğini çekmesi gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Biz isteriz ki orada bir güvenli bölge oluşsun. İnsanlar tekrar nasıl Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı operasyonlarının yapıldığı bölgelere yeniden geri döndülerse, 4 milyon Suriyeli kardeşimiz de kendi memleketlerine geri dönsünler ve kendi ülkelerinde rahat ve huzur içinde yaşasınlar. Güvenli bölge meselesini de, terör örgütleri üzerinden verilen bir hakimiyet mücadelesi gibi kirli bir pazarlık aracı haline getirmemek lazım. Bu güvenli bölge, hem Suriye'deki göçmenlerin, mültecilerin oraya dönüşü için önemli bir şeydir hem Suriye'nin ulusal güvenliğinin sağlanması için önemli bir meseledir hem de Türkiye'nin milli güvenliği ve milli bekası için şarttır. O güvenli bölgeyi, Türkiye düşmanı unsurların kontrol etmesinin asla mümkün olmadığının bilinmesi lazım."
"Komşularımızın selameti açısından yaklaşıyoruz"
Batılı ülkelerin neredeyse önemli bir kısmının, PYD ve YPG'yi kendi vekilleri olarak kullandığını belirterek, Tel Abyad, Resulayn bölgelerinde etnik temizlik yapıldığı, PYD-YPG üzerinden yerel halkların, Arap ve Türkmen nüfusunun yer değiştirmek zorunda bırakıldığının bilindiğini ifade etti.
"Eğer bir güvenli bölge oluşturulacaksa, bu Suriye halkının geleceği için ve Türkiye'nin güvenliğinin korunması hassasiyetini temin ederek oluşturulsun." diyen Kurtulmuş, "İdlib'e ortak harekattan söz edilmesine" ilişkin de, Fırat'ın doğusunda Amerikalılarla, batısında Ruslarla konuştuklarını, Astana ve Soçi süreçleriyle birlikte Rusya, İran ve Türkiye olarak Fırat'ın batısıyla ilgili ortak bir yaklaşıma hemen hemen ulaştıklarını söyledi.
Zaman zaman bu yaklaşımı provoke eden unsurlar olduğunu ifade eden Kurtulmuş, Fırat'ın doğusu ve batısı meselesine farklı baktıklarını, insanları ayırmadan, komşuların selameti açısından bu meseleye yaklaştıklarını, başka ülkelerin ise bu konuya oynadıkları kanlı satranç oyununun bir taşı olarak baktıklarını belirtti.
Kurtulmuş, Venezuella'daki olaylara ilişkin ise Nicolas Maduro'nun halkı tarafından seçilen bir devlet başkanı olduğunu belirterek, esas batılı ülkelerin seçilmiş liderlerin arkasında durması gerektiğini vurguladı. Juan Guaido'nun gerekirse devlet başkanı yapılmasının kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığını ifade eden Kurtulmuş, Türkiye olarak Venezuella halkının iradesini desteklediklerini kaydetti.