Koronavirüs salgınında kadınlara göre erkeklerin başı daha çok belada.
Çin, Fransa, İngiltere, İtalya ve Türkiye’de aynı rakamsal sonuçlar var. Bu enfeksiyon için en yüksek risk grubu araştırıldığında birinci sırada ‘50 yaş üstü erkekler’ geliyor.
Durum bizde de aynı. Hastaneye yatanların çoğu 50 yaş üstü erkekler. Daha da önemlisi, hastalığa yakalanıp da kolayca atlatamayan ve hatta hayata veda etmek zorunda kalanların çok büyük bir kısmını erkekler oluşturuyor. Kısacası bu muazzam küresel salgında erkeklerin, özellikle de 50 yaş üstü erkeklerin çok daha dikkatli olmaları lazım.
Akla gelen ilk soru tabii ki şu: Neden 50 yaş üstü erkekler? Sorunun yanıtını özetlemeye çalışacağım...
ERKEKLERİ SIKINTIYA SOKAN 7 SORUN
* Sigara içme oranları kadınlardan daha yüksek. Sigara kullanmak riski 14 kat arttırabiliyor.
* Şeker hastalığı, hipertansiyon, KOAH vb kronik hastalıkların sıklığı erkeklerde aynı yaş grubundaki kadınlardan daha fazla.
* Erkeklerde kilo sorunu daha yaygın bir problem.
* Bu yaş grubundaki erkeklerin stres yönetimi becerileri de bir hayli sorunlu.
* Uyku bozukluklarının en yaygın görüldüğü grubu da bu yaş grubu erkekler oluşturuyor. (Not: Uyku bozukluğu ve stres çok önemli riskler)
* Erkeklerde beslenme bozukluğu ve alkol kullanma yanlışlığı da daha yaygın.
* Erkeklerde genel bağışıklık gücü kadınlara oranla daha düşük. Bağışıklığa güç veren genetik kodlar Y değil X kromozomunda. Kadınların XX, erkeklerin ise XY kromozon konfigürasyonları olduğunu hatırlayalım.
STOKİN FIRTINASI NEDEN ÇOK TEHLİKELİ?
Bedenimiz muhteşem bir organizasyon. Bu organizasyonun en mühim üyelerinden biri ise ‘bağışıklık sistemi’. Sistemin lenfositler gibi hücresel, antikorlar ve stokinler gibi yapısal elemanları var. Müthiş komplike, olağanüstü organize bir savunma sistemi.
Bu savunma sistemi de tıpkı bir ülkenin silahlı kuvvetleri gibi organize olarak görevini yapıyor. Bedeni savaşçı askerleri (mesela T Lenfositleri) ve silahları (salgısal ürünleri, mesela stokinleri) korumaya çalışıyor.
Ne var ki bu savunma sisteminde de ‘sayı’ tek belirleyici değil, sayısal güç her şey anlamına gelmiyor. ‘Koordinasyon’ da en az sayı kadar önemli. Dahası, sayısal aşırılık bazen dezavantaj bile olabiliyor. İşte son günlerde sık duyduğunuz ‘stokin fırtınası’ adı verilen ve COVID-19 enfeksiyonunda maalesef ölümcül sonuçları olabilen problemin de püf noktası burada.
FIRTINA NE ZAMAN VE NEDEN PATLIYOR?
Bedenimizin savunma amacıyla ürettiği virüs düşmanı stokinlerin miktarı yoğun ve sert virüs saldırıları ve aşırı hücresel yıkım nedeniyle kontrol dışı bir iltihabi yanıta dönüştüğünde işler karışıyor.
Böyle durumlarda aniden ve adeta bir çığ gibi artan stokin üretimi, fayda yerine zarar vermeye başlıyor. Elimizdeki bu aşırı ‘silah yükü’, adeta ‘zararlı doğan düşmanlar’ gibi davranmaya başlıyor.
Özellikle koronavirüs saldırılarıyla iltihaplanıp hasara uğrayan akciğer dokusunda hızla büyüyen yangın (inflamasyon), yani iltihabi yanıt ve neticeleri ortalığı, adeta kim vurduya gidebileceğiniz bir savaş yerine çeviriyor. Ama bu savaş stokin fırtınasına dönüşürse bir dış savaş olmaktan çıkıp iç savaş haline geliyor. Yani sizin savaşçılarınız size saldırmaya, sizin silahlarınız sizi vurmaya başlıyor.
İşte Japon patentli, Çin kaynaklı Favipiravir isimli ilacın marifetlerinden biri de bu fırtınaya ‘dur’ diyebilmesidir.
Sağlık Bakanlığı çok doğru bir kararla erken davranıp bu ilacı yeterli miktarda stoklayıp en doğru işlerden birini yaptı. Bu nedenle de alkışı hak ediyor.
SON RAKAMLAR ÜMİT VERİYOR
Son üç günde gelen rakamsal veriler Sağlık Bakanımızın da belirttiği gibi, kısmen de olsa ferahlatıcı. Bir kez daha tekrarlayalım: Bu zamanlar rahmetli Süleyman Demirel’in deyimiyle ‘eleştiride kıskanç, övgüde cömert’ davranmamız gereken zamanlar.
Bu nedenle süreci baştan beri, hızlı, açıksözlü, bilimsel verilere dayalı, şeffaf ve mükemmel bir şekilde yöneten Sağlık Bakanı Fahrettin
Koca’yı bir kez daha tebrik ediyor, ona sizler adına da teşekkür ediyorum. Rakamlara gelince:
1) Son üç günlük rakamlar salgının bize beklenenden daha hızlı, daha yüksek bir trend göstermediğini anlatıyor olabilir. Hasta sayısı, kaybedilen olgu sayısı, yoğun bakıma alınan yeni vaka sayıları da bu bilgiyi teyit ediyor.
2) Problemin her an ve her noktada hâlâ ve daha en az 4-6 hafta ciddi bir tehdit olarak algılanması gerektiğinin, tedbirlerin daha da sıkılaştırılarak sürdürülmesi ihtiyacının altını çiziyor.
3) Özellikle İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara özelinde çok daha dikkat gerektiren bir zaman dilimi içerisinde olduğumuzu da net ve açık olarak gösteriyor.