Beşşar Esed rejiminin saldırılarında eşlerini kaybettikten sonra çocuklarını yetiştirmek için zorlu hayat mücadelesine giren kadınlardan İtimad Bekkur, kundaktaki bebeğini çadırda annesine bırakarak çalıştığını, ancak işverenin bebeğini iş yerinde emzirmesine izin vermemesi nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.
Esed rejiminin saldırılarında eşlerini kaybederek Türkiye sınır hattındaki kamplara sığınan kadınlar, çocuklarına bakabilmek için zorlu bir mücadele veriyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle AA muhabirine konuşan İtimad Bekkur, eşinin ölmesiyle iki çocuğunun geçimini kendisinin üstlendiğini söyledi.
Bekkur, "Ben konfeksiyon mağazasında çalışıyordum. Sabah gidip 21.00 civarı dönerdim. Kundakta çocuğumu çadırda anneme bırakıp giderdim. Annem, bebeği emzirmem için diğer çocuklarımla iş yerine getirirdi. Patron kabul etmeyince işi bırakmak zorunda kaldım" şeklinde konuştu.
Eşinin işçi olarak çalıştığını, bir gün Esed rejimi askerlerinin evlerini basarak eşini öldürdüğünü söyleyen Bekkur, "Mahalledeki diğer erkekleri de infaz ettiler. Daha sonra bombardıman başladı ve sınıra göç ettik. Kocam olmadan hayat çok zor. Şu an evin masrafı, çocukların eğitimi, hasta olunca doktora götürme hepsinin sorumluluğu bende artık." ifadelerini kullandı.
Çocukları babalarını sorunca ve kendisinden bir şeyler istediklerinde kahrolduğunu ifade eden Bekkur, "Dünya Kadınlar Günü'nü ne duyduk ne de biliriz. Hayat çok zor. Özellikle bu kış bizim için çok zor geçti. Çadırın bir bölümü yandı. Şimdi de su geçiriyor. Bir anne için en zor olan çocuklarını yalnız büyütmek. Kocası yanında olan kadınlara, onlara ve çocuklarına iyi bakmalarını tavsiye ederim." değerlendirmesini yaptı.
İdlib'in Han Şeyhun ilçesinden dört çocuk annesi Um Muhammed de, Esed rejiminin bombardımanında 5 yıl önce eşini, daha sonra da bir oğlunu kaybettiğini söyledi.
Um Muhammed, "Eşimin ve oğlumun vefat ettiği günler, hayatımın en zor dönemiydi. Sonrasında hayat daha da güçleşti." dedi.
Yardımlarla hayatına devam ettiğini anlatan Um Muhammed, "Yetim çocuk için hayat çok zordur. Kıt kanaat yaşıyoruz. Eşim ve oğlum vefat ettikten sonra benim için önemli gün, bayram kalmadı." şeklinde konuştu.
Son bombardımandan sonra kızı ve eşinin de kendileriyle aynı çadırda kalmaya başladığını belirten Um Muhammed, "Üst üste uyuyoruz. Bu güçlükler arasında önemli günler aklımıza dahi gelmiyor." dedi.
Um Muhammed, "Allah bu sıkıntının içerisinde sağ salim çıkmamızı nasip etsin. Çocuklarımı bana bağışlasın, yurdumuza yeniden dönelim inşallah." ifadelerini kullandı.
Rejim askerlerinin 7 yıl önce eşini infaz ettiği dört çocuk annesi Meyda Hıdeyri de Esed rejimi güçlerinin Hama'nın Latamne ilçesinde evlere girip çoğunlukla erkekleri öldürdüğünü söyledi.
Hıdeyri, şunları paylaştı:
"Rejimin bombardımanı başlayınca sınıra göç edip yerleştik. Kamplarda hayat çok zordur. Yaz mevsiminde aşırı sıcak. Kışın soğuk, yağmur, çamur ve mazot masrafı var. Soba bir gün çalışır, on gün çalışmaz. Ben de hastayım. Doktor, hastalığımın soğuk ve kampta içtiğim sulardan kaynaklı olduğunu söyledi. 'Ya böbreğin iflas eder ya da arıtılmış su içersin' dedi. Arıtılmış su alacak para yok. Suyu kaynatıp kirecini döküp içiyorum."
Hıdeyri 13 yaşındaki kızını nişanlamak zorunda kaldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Küçük yaşta olduğunu ve hata yaptığımı biliyorum ama ona bakamıyordum.Benden isteyip temin edemediğimi nişanlısı getirir."
Dünya Kadınlar Günü'nü bilmediğini dile getiren Hıdeyri, "Ben Dünya Kadınlar Günü'nü duymadım. İçimde mutluluk yoksa neyi kutlayacağım? Eşim şehit olmasının ardından bayram görmedik. Bayramlarda çocuklar birilerinin kapıdan girmesini bekler gibi çadırın kapısında beklerler. Onları komşuların çocukları ile oynamaya gönderirim." diye konuştu.