Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Avrupa Endokrinoloji Derneği Yöneticisi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında yüksek tansiyon olarak bilinen hipertansiyonun global hastalık yükü ve ölümlere en fazla katkı sağlayan kronik bir hastalık olduğunu söyledi.
Hipertansiyon için eşik değer 140/90 mmHg olarak alındığında dünyada 1,1 milyarın üzerinde hipertansiyonlu kişi olduğunu ifade eden Yıldız, her yıl 10,5 milyon kişinin hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybettiğini vurguladı. Yıldız, Türkiye'de de erişkin nüfusta her 3 kişiden birinde hipertansiyon görüldüğünün altını çizdi.
Doğru şekilde kan basıncı ölçümü ile hipertansiyon tanısı konulmasının son derece kolay olduğunu anlatan Yıldız, sağlıklı yaşam tarzı ve gerektiğinde uygun ilaç kullanımıyla hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Yıldız, buna karşılık Türkiye'deki hipertansiyonlu kişilerin yaklaşık yarısının hastalığını farketmediğine, tanı alan hastaların yaklaşık yarısının tedavi altında bulunduğuna ve tedavileri sürenlerin ancak yarısında kan basıncının kontrol altında olduğuna dikkati çekti.
"Katılımcılar, 18 yıl takip altında tutuldu"
Alman bilim insanlarınca, hipertansiyonda uykusuzluk ve iş stresi ilişkisini ortaya koyan yeni bir çalışma yapıldığını aktaran Yıldız, araştırmanın çarpıcı sonuçlarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Araştırmaya hipertansiyonu bulunan yaşları 25-65 arasında değişen yaklaşık 2 bin kişi dahil edildi. Araştırmada yer alan katılımcıların hipertansiyon dışında kalp-damar hastalığı ya da diyabet tanıları bulunmuyordu. Katılımcıların 18 yıllık takibi sonucunda, kalp ve damar hastalığı riskinin, iş stresi yaşayanlarda yüzde 56, uyku problemi bulunanlarda yüzde 76 oranında artış gösterdiği belirlendi. Araştırmada, hem iş stresi hem de uyku problemi olan kişilerde kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm oranının ise üç kat arttığı tespit edildi."
Kalp ve damar hastalıklarından kaynaklı ölümleri artıran birçok faktör olduğuna işaret eden Yıldız, bunların arasında yaş, erkek olmak ve genetik yatkınlığın değiştirilmesi mümkün olmayan etkenler bulunduğunu söyledi. Yıldız, sigara, hipertansiyon, kolesterol ve kan yağlarındaki bozukluklar, hareketsiz yaşam ve kilo fazlalığının ise değiştirilebilir risk faktörleri olduğunun altını çizerek "Son yapılan çalışmayla da kaliteli ve yeterli uyku ile düşük stresli iş ortamının ölümleri önlemedeki önemine işaret edildi." dedi.
Yıldız, iş yerinde yüksek stresi olan hipertansif hastalarda hem gece uykuya dalmada zorluk hem de kesintili uyku şeklinde problemlerin fazla görüldüğünü ifade etti.
Prof. Dr. Yıldız, erişkinlerde, en az 6 saat kesintisiz gece uykusunun sağlanabilmesinin ve iş yerlerinde çalışanların stres düzeylerinin azaltılması ve yönetilmesi için stratejiler geliştirilmesinin, çalışan sağlığı ve iş verimliliği açısından son derece önemli olduğunu kaydetti.