30 Ağustos törenlerinde verilen mesajlarla Yunanistan'da, gazetelerin manşetleri yine Türkiye. Medya, önümüzdeki bir ayın çok kritik olduğunu yazıyor.
Eylül ayında toplanacak AB zirvesine kadar kritik bir ayın beklendiğini belirten To Vima gazetesi, Ankara'dan son iki günde eşi benzeri görülmemiş savaş tehditlerinin yükseldiğini ileri sürdü.
'Ege'de kumar ve Erdoğan zamanla oynuyor' başlığıyla bir analiz yayımlayan To Vima gazetesi ise, Türkiye'nin Trump'ın iktidardaki son aylarından ve AB'nin konuya tek bir siyasi çizgi çekememesinden yararlanmak istediği, kayıtsız şartsız Yunanistan'ı diyaloğa sürüklemeye çalıştığı savunuldu.
Kathimerini'deki bir analizde Yunanistan'ın silah programlarını acilen güncellemesi gerektiği, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve diğer müttefiklerle geliştirilen ilişkilerin askeri alanda yeni fırsatlar yaratabileceği savunuldu.
Kathimerini gazetesindeki bir başka haberde Türk-Yunan ilişkilerinin 1974-2019 arasında üç kez büyük krizden geçtiğini belirtiyor. Bunların en kısası 30 Ocak 1996 tarihindeki Kardak kayalıkları kriziydi ve 24 saat içinde sona erdi.
Mart 1987'deki gerilim dört gün boyunca devam etti. Temmuz 1976'da araştırma gemisi Sismik'le başlayan kriz ise 18 günde bitti. Gazete, Doğu Akdeniz'deki mevcut gerilimin son 46 yıldaki en uzun kriz olduğunu vurguluyor.
Doğu Akdeniz'deki kriz ABD medyasının da gündeminde. Amerikan The New York Times gazetesi, başyazısında 'Almanya'yı dinleme ve bir adım geriye atma vakti' diyerek Akdeniz'deki gerilimin dindirilmesi gerektiği yorumunu yaptı.
'Akdeniz'de yeni bir Taht Oyunu var' başlıklı yazıda, dünya genelinde yaşanan birçok sorun henüz çözüm beklerken iki NATO üyesi Yunanistan ve Türkiye'nin 'yeni ve tehlikeli bir krizi ateşlediğini ve hem yakın hem de uzak birçok ülkeyi de krizin içine çektiğini: "Bu taht oyununda, aklıselim davranılması için arabuluculuk etme nüfuzu olan tek ülke Almanya gibi görünüyor.
Doğu Akdeniz'deki krizin her iki ülkenin zengin gaz rezervleri üzerindeki hak iddiası ve enerji tartışmalarından kaynaklandığını hatırlatan gazetenin başyazısında şu ifadeler var:
"Yunanistan ile Türkiye arasındaki kavgalar yeni değil. Bunu daha karmaşık hale getiren, gaz rezervlerinde birçok başka ülkenin daha gözünün olmasıdır. Prensipte, geniş rezervlerin bu ülkeleri bir araya getirmesi ve kıyılardaki zenginliklerin de çıkarılıp paylaşılması gerekir. Aslında, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Mısır, İtalya, Ürdün ve hatta Filistinliler dahil çoğu ülke de bunu yaptı.
Türkiye ise kendisinin devre dışı bırakıldığını gördü. Bu, kısmen Yunanistan'ın saha iddialarından, kısmen de Türkiye'nin otoriter Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Suriye, Libya ve kendi evindeki saldırgan tavırları nedeniyle müttefiklerinin ve dostlarının birçoğunu kendisine düşman etmesinden kaynaklanıyor.
İşleri daha da karmaşıklaştıran, Türkiye'nin NATO üyesi olması, Avrupa Birliği (AB) üyesi olmaması, Kıbrıs'ın AB üyesi olması ve NATO üyesi olmaması, Yunanistan'ın da her ikisinin de üyesi olması. Bu durum sadakat bağlarının örtüşmesi ve çatışmasına neden oluyor. Bir de, her ne kadar kuzeyi ayrı bir devlet olarak yalnızca Türkiye tanıyor olsa da, Kıbrıs'ın güneyde Rum, kuzeyde Türk olarak ikiye bölünmesi var.
ALMANYA'NIN ÇÖZÜM GİRİŞİMİ BATAKLIĞA SAPLANDI
Yunanistan'ın, Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmaya yanıt olarak, Mısır ile enerji anlaşması yaptığını duyurması ve kıta sahanlığında daha geniş alanlarda hak iddia etmesinden sonra Almanya'nın bu kördüğümü çözme girişimi de bataklığa saplandı. Türkiye de hemen sonra yeniden keşfe çıktı, operasyonları Yunan donanmasına bağlı bir firkateyn tarafından izlendi."
New York Times başyazısında, 12 Ağustos'ta Yunan savaş gemisi ile Türk savaş gemisinin çarpıştığını ve Fransa'nın da bölgedeki askerli varlığını geçici olarak arttığını ve bölgede tatbikatların devam ettiğini de hatırlattı. Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarması ve Türkiye'nin buna tepki göstermesi de makale de yer alıyor.
Başyazının devamı şöyle:
"Bu krizde tuhaf olan, fosil yakıtlar için yapılan yarış, şimdiye kadar yerini kullanımlarının nasıl durdurulacağı konusunda bir yarışa bırakmış olmalıydı. Özellikle Paris İklim Anlaşması'nın imzacısı olan ülkeler arasında. Ayrıca, enerji fiyatlarında düşüşle sonuçlanan koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan küresel ekonomik yavaşlamayla, Avrupa çok fazla gaza sahip.
Ayrıca, Akdeniz ve Avrupa ülkelerinin, kendilerini meşgul etmesi gereken çok daha ciddi krizler varken - örneğin ekonomi, pandemi, ABD'deki siyasi belirsizlik, Belarus'taki sokak çatışmaları, Rusya'nın Belarus'a müdahale tehdidi - ikincil gerilimlere dalmaları da çok tuhaf görünüyor.
Önceden olsa, kavga eden iki NATO üyesini ayırmak için ABD devreye girerdi, 1996'da Yunanistan ile Türkiye'nin neredeyse savaşa sürüklendiği durum gibi. ABD Başkanı Trump, Erdoğan'a telefon edip müzakere yapması çağrısında bulundu ama etkili olmadı. Trump yönetimindeki ABD, özellikle Trump seçim kampanyası yürütürken tutarlı bir aracı olarak görülmüyor.
'AB'NİN TÜRKİYE ÜZERİNDE BASKI GÜCÜ KALMADI'
Birleşik Krallık da artık Avrupa Birliği üyesi olmadığı için Avrupa'nın meselelerinden çekildi. Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin üyelik için aday olmasına rağmen birliğe girme şansının olmadığı iyice belirginleştikten sonra AB'nin Türkiye üzerinde de baskı gücü kalmadı.
Dolayısıyla, Avrupa Konseyi'nin dönem başkanlığını yürüten Almanya Türkiye ile Yunanistan'ı müzakere masasına oturtmaya çalışmak için liderlik etti, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Ankara ile Atina arasında gidip geldi. Arabuluculuk yalnızca bir fedakarlık değil. Köşeye sıkışan Türkiye, yeniden Avrupa'ya bir Suriyeli göçmen dalgası başlatabilir, çoğu da Almanya'ya gitmenin yollarını arıyor. Almanya'da üç milyona yakın Türk'ün de yaşıyor olması, Erdoğan'a kendi argümanlarının da duyulacağı konusunda en azından bir güvence sağlıyor.
Bu önemli. Denizlerdeki anlaşmazlıklarda uluslararası hukuk büyük ölçüde Yunanistan'ın tarafında olsa da, müzakere alanı var ve Türkiye'nin tartışmalı sulardaki keşifleri henüz yasal kırmızı çizgiyi geçmedi. AB Dışişleri Bakanları Cuma günü Berlin'de bir araya geldi ve Almanya'nın rolünü tasdik etti, AB liderleri Eylül ayı sonunda yeniden görüşene kadar Türkiye'ye yaptırım uygulanması tartışmalarını erteledi.
Savaş kimsenin çıkarına değil, NATO üyeleri arasındaki bir çatışma düşünülemez bile. Ama gerilimler Doğu Akdeniz'deki seviyeye çıktığında, Maas'ın dediği gibi 'En ufak bir kıvılcım bile felakete neden olabilir.' Almanya tüm taraflara derhal provokatif askeri tatbikatlara son vermeleri çağrısında bulundu. Bunu da, tartışmalı sulardaki keşiflerin ertelenmesi adımı izlemeli."
Yunan Ethnos gazetesi de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun sözlerini sayfalarına taşıdı ve Oruç Reis'in 90 gün daha Doğu Akdeniz'de kalacağını yazdı. Haberde "Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu akşam Türk kanalı "A Haber" ile yaptığı röportajda Türk araştırma gemisi Oruç Reis'in 90 gün boyunca Doğu Akdeniz'de kalacağını duyurdu." ifadelerine yer verildi.
Haberde, Çavuşoğlu'nun "Yunanistan kendi hakları olan yerde istediği gibi çalışır. Bizim bir alakamız yok." sözlerine vurgu yapılarak Ankara'nın İyon Denizi'ndeki genişlemesinden rahatsız olmadığını belirtti.
Haberde ayrıca "Türk Dışişleri Bakanı, Yunanistan ile sorunların uzun süredir aynı olduğunu ve Miçotakis hükümeti ile Atina'nın politikasının değişmediğini söyledi." ifadeleri yer aldı.
To Vima gazetesi ise Ankara'nın şiddetli meydan okumalarını sürdürdüğünü Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin ise "tavizsiz bir duruş" sergilediğini ileri sürdü. Avrupa Birliği'nin yaptırım kartını masaya sürmesinden son derece memnun olduğu dikkat çeken bir dil kullanan To Vima, Türkiye'nin yaptırım tehdidinden korkmadığını da vurguladı.
'TÜRKİYE AB'NİN YAPTIRIM TEHDİDİNDEN ETKİLENMİYOR'
To Vima gazetesi ayrıca "Türkiye ipi geriyor" başlıklı haberi, okuyucularına manşetten verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Çavuşoğlu, Fuat Oktay, Hulusi Akar ve MHP Lideri Bahçeli'nin "kışkırtıcı açıklamalarda bulunduğunu ve tehditler savurduğunu" iddia eden haberde, Türkiye'nin AB'nin yaptırım tehdidinden etkilenmediğine vurgu yapıldı.
Türkiye'nin Cuma akşamı yayınladığı yayınladığı görüntüler anında Yunanistan televizyonlarında ekrana getirildi, To Vima gazetesi görüntünün AB'nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs'a destek açıklamasından hemen sonra paylaşıldığını savunmuştu.
Milli Savunma Bakanlığı, Cuma akşamı 20.44'te paylaştığı Twitter mesajında "27 Ağustos 2020 tarihinde Girit Adası'ndan kalkarak GKRY'ye doğru giden ve Navtex ilan edilen bölgeye yaklaşan Yunanistan’a ait 6 adet F-16 uçağı, Hava Kuvvetlerimize ait F-16 uçakları tarafından önleme yapılarak bölgeden uzaklaştırılmıştır" dedi.
Gazete, büyük ses getiren görüntülerde yer ve gün bulunmadığını, Yunan jetlerinin Girit Adası'na giderken yaşanan olayın bir benzerinin Meis Adası açıklarında Cuma öğleden sonra gerçekleştiğini ileri sürdü.
10 Yunan F-16'sının Meis etrafında uçarken iki Türk savaş uçağını gördüğünü ve bunlardan birinin etrafını çevirdiğini iddia eden To Vima, haberini Yunan genelkurmayına dayandırdı.
'GEÇMİŞTEKİ DENEYİMLER TÜRKLERİN BLÖF YAPMADIĞINI GÖSTERDİ'
Kathimerini gazetesinde 'Tehdide dönüşen blöfler' başlıklı analizde ise geçmişteki deneyimlerin Türklerin blöf yapmadığını gösterdiği ve Ankara'nın hedefinin uluslararası toplumun kırmızı çizgilerine dokunmak olduğu belirtildi.
Uluslararası haber ajansı Reuters ise, gerilimin zirve yaptığı bölgede Türkiye'nin askeri tatbikatlarına devam edeceğini dünyaya duyurdu. Habere göre, Türk savaş uçakları ve donanması 11 Eylül'e kadar Kıbrıs'ın kuzeyinde ateşli silahlarla tatbikat yapacak.
Avrupa Birliği'nden gelen yaptırım 'sinyali'ni Yunan medyası ve siyasetçiler sevinç çığlıklarıyla karşıladı, Türk Dışişleri'nin yaptığı açıklama da yine gazetelerin sayfalarına taşındı.
Bir başka haberde ise Berlin'deki dengelerin git gide Türkiye'nin aleyhine değiştiği savunuldu. Kathimerini, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın hafta boyunca yaptığı açıklamalarda farklılıklar olduğunu yazdı.
Yunan basınının öne çıkardığı bir başka haber ise, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Türkiye'yi hedef alan ve çizgiyi aşan sözleri oldu. Ağustos ayı içerisinde Doğu Akdeniz'e savaş gemisi ve Rafale jetleri gönderen Fransa lideri, Türkiye'ye karşı 'kırmızı çizgi' çizdiğini savundu.
Hafta içinde Yunanistan'la ortak tatbikat yapan Fransa'dan bir başka tehdit açıklaması gelmişti. Savunma Bakanı Florence Parly ise Twitter mesajında Doğu Akdeniz'in gerilim bölgesine dönüştüğünü belirtip, "Uluslararası hukuk bir istisna değil norm haline gelmeli. Doğu Akdeniz bazılarının hırslarının oyun alanı değil, ortak çıkarların temsil edildiği bir yer olmalı" demişti.
Doğu Akdeniz'de müttefikleri Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs'la tatbikatı sona eren Yunanistan, Türkiye'nin azılı düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri ile yeni bir tatbikata girişti.
Libya'dan Suriye ve Filistin'e her alanda Türkiye'nin karşısında yer alan Birleşik Arap Emirlikleri'nin Girit Adası'ndaki Suda hava üssüne gönderdiği dokuz savaş uçağının fotoğrafları Yunan Savunma Bakanlığı tarafından Perşembe akşamı yayınlandı. Cuma günü ise iki ülkenin tatbikata başladığı duyuruldu.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin Suda üssüne dört adet de nakliye uçağı yolladığı gelen bilgiler arasında. Söz konusu üsse, daha önce de Fransız Rafale jetleri iniş yapmıştı.
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı ise, "Türkiye ve Yunanistan'ın savaş tehditlerinin arkasında ne var?" başlığıyla bir analizi dünyaya servis etti. İki tarafın da sözünden dönmeye ve geri çekilmeye hazır olmadığını aktaran AP, kıta sahanlığı anlaşmazlığının nihayetinde uluslararası mahkemeye taşınabileceği yorumunu yaptı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 12 Ağustos tarihinde Doğu Akdeniz'e asker göndereceğini ilan etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden, Yunanistan ve müttefiki Fransa Girit açıklarında ortak tatbikata girişmişti.
Tatbikatta birçok Yunan fırkateyninin yanı sıra Fransız filosunda helikopterlerin havalanabildiği FS Tonnerre tipi bir savaş gemisi de vardı. Tatbikatta ayrıca Girit'teki Suda'ya inen iki Fransız Rafale jeti de yer aldı.
Yunan basını, Paris ve Atina arasındaki askeri pazarlıkları Temmuz ayında manşetten duyurmuştu. Haberlere göre, taraflar son model Belh@rra model iki fırkateynin Fransa'dan alınmasını masaya yatırmıştı.
İlk fırkateynin teslimatı için 2024 yılı konuşulurken, Yunan medyası Atina'nın yaklaşık 3 milyar dolarlık proje için ekonomik darboğaz nedeniyle 300 milyon euroluk bir ödeme yapacağını da aktarmıştı. Kathimerini, 24 Ağustos'ta Atina yönetiminin Paris'le 12 Rafale savaş uçağının temini için görüştüğünü, aynı zamanda İspanya ve İngiltere'nin de Yunanistan'a fırkateyn desteği vermeye hazırlandığını yazdı.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi'nin (USGS) 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Doğu Akdeniz'in Levant Havzası bölümünde tahmini 1,7 milyar varil geri kazanılabilir petrol ve 122 trilyon kübik fit gaz var."
YUNANİSTAN PANİKLEDİ
Türkiye'nin Mayıs ayı sonunda Akdeniz'deki yeni ruhsat başvurularını Resmi Gazete'de yayımlaması ve Dışişleri Bakanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan haritalar, Yunanistan'ı paniğe sürükledi. Uluslararası destek arayışına giren Atina yönetimi, Girit ve Rodos açıklarındaki muhtemel faaliyetlerden korkarak Fransa ile askeri tatbikata girişeceği sinyalini vermişti.
Türk Dışişleri, bu hafta başında ise Ankara'nın Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı.
Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, "Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis'i durdurmaya ve Doğu Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya çalışmaktadır" dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan'ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek "Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir" denildi.
Yunanistan'ın Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır'ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor.
BBC Türkçe'nin haberine göre, Ankara'nın 'korsan' olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler'e sunulması gerekiyor.
Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.
Almanya'nın başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde getiriyor.
Ege Denizi’nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz’e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden oldu.
Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.
Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin 'yasa dışı' olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini çekti.
Türkiye, Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.
21 Temmuz'da Türkiye'den ilk NAVTEX
Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da 'denizcilere duyuru' anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti.
Yunanistan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.
Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının 'yok hükmünde' olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda geçirildi.
Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu savundu.