Bursa'nın semt isimleri nereden geliyor?

Bursa

Bursalı'nın olduğu kadar Bursa'ya ilk defa gelenlerin de merak ettiği bir husus var.

Bu semt isimleri nereden geliyor?

FOMARA Biliyorsunuz Bursa, eskiden beri bir tekstil kenti. Osmanlı döneminde de ticaret işlerini gayrimüslimler yürütüyormuş. İşte 1800'lü yılların sonlarında, bugünkü Fomara meydanının olduğu bölge Bursa'nın dış sınırında kalıyormuş.

Genelde üretilen ipek ve diğer tekstil ürünlerine normalden biraz daha fazla ücret vererek satın alan İtalyan asıllı bir tüccar burada bir ticarethane açmış. Bu tüccarın da adı/lakabı Fomara imiş.

Diğer Rivayete göre fumar İspanyolca'da sigara içmek demek. Vakti zamanında Fomara'nın (fumare) bulunduğu bölge tütün deposuymuş.

ALTIPARMAK

Bu konuda 2 farklı rivayet var.

1. Rivayet: Yakın zaman öncesine kadar Altıparmak Caddesi'nin Atatürk Stadı ile kesiştiği noktasında bir anıt vardı. Üzerinde Cumhuriyet dönemini simgeleyen çeşitli kabartmalar ile yanlarında 6 tane sütun  ve sütunlar da Cumhuriyet'in 6 temel ilkesini simgelerdi. Bu sütunların ortasındaki ana kabartma sütunu ise sanki 6 tane parmağı olan bir elin avuç kısmında duruyormuşçasına konulduğu için o yanlardaki 6 tane sütun parmağa benzetilmiş ve o bölgeye halk arasında 'Altıparmak' denilmiş.

2.Rivayet:Altıparmak Camii'ne adını veren kişi Altıparmaklı Abdullah Çelebi'ye izafeten bu ad kullanılmıştır. Bu şahsın altı parmağı varmış lakabı da buradan gelirmiş. Altıparmak Camii'nin girişindeki bilgilendirme panosunda yazdığına göre Altıparmak, Mehmet Efendi'nin yaptırıp ders verdiği yerdir bu cami ve semtte adını buradan alır.

Kaymakamlığın arka tarafındaki cami Altıparmak Camisidir. Bahçesinde adı 'Altıparmak' olan alim biri yatar.

Semt zamanının meşhurlarından olan bu kişiden adını almıştır.

ÇEKİRGE

Bu semtin ismi de yine o bölgede ün yapmış bir kişinin lakabından geliyor.

Muhtemelen 1700'lü yıllarda Bursa'da büyük bir kuraklık yaşanmış. Uludağ'dan gelen tüm dereler kurumuş. Çekirgeler tüm ekili alanları istila etmiş. Bu sırada bugünkü çekirge semtinde sadece çok zengin ailelere ait bazı yalılar ile sadece kaplıcalar varmış. Bu kaplıcalardan birinde, oradaki zenginler tarafından çok pis görünümlü diye beğenilmeyen, meczup denilen fakir bir adam varmış. Onca zengin içinde dağdan topladığı odunları satarak geçinmeye çalışır, geceleri de bu kaplıcaların sıcak duvarlarının dibindeki küçük kulübesinde yaşarmış.

Çekirge istilası olduğunda Bursa halkı ne yapmış ne etmişse bunlardan kurtulamamış ancak çekirgelerin küçük gördükleri bu adamın yiyeceklerine ve eşyalarına zarar vermediğini farketmişler. Onun özel bir insan olduğuna inanmışlar. Bu kişiden yardım istemişler. Sonunda bir şekilde bu kişi yardım etmiş ve çekirge belasından kurtulunmuş. Hatta öyle bir kurtuluş olmuş ki Bursada'ki onca çekirge çevredeki illere göç etmediği halde ölülerini de bulamamışlar. Sanki bir gecede havaya uçmuş hepsi. Bunun hikmetini anlayamayan Bursa halkı aşağılayıp küçük gördükleri bu kişinin Allah dostu olduğunu inanmışlar. Fakat bunun anlaşılmasından sonra bu kişi aslında sır olarak kalması gereken bu durumunun açığa çıkması yüzünden rahatsız olmuş. Şehri terketmeye hazırlanırken 3 gün sonra vefat etmiş. Bursa halkı da o günden sonra bu kişiyi 'Çekirge Sultan' lakabıyla anmaya başlamış. Zamanla da onun bulunduğu semtin adı da Çekirge olarak kalmış.

HÜRRİYET VE KARAMAN

Bu isimler de aslında Çekirge, Altıparmak gibi kelime anlamına sahip bir isim. Bursa tam bir göçmen kenti.

Osmanlı son döneminden itibaren Balkanlardan yoğun göç almış. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ve sonrasında Yunanistan ve Bulgaristan'da yaşayan Türkler orada gördükleri yoğun baskılar ve eziyetler sonucunda hızla Türkiye'ye gelmiş.

Özellikle 1950'lerde Adnan Menderes döneminde gelenler için ABD'den gelen Marshall yardımları çerçevesinde ücretsiz evler yapılmış. Bu müstakil evlerin kurulduğu alan ise o zamanlar şehrin çok  fazla dışında ve bataklık sayılabilecek bir yermiş. En yakın yerleşim yeri ise o zamanlar köy olan ve Karaman ili civarından gelen bir Yörük boyunun yerleşerek kurduğu 'Karaman Köyü' imiş. Balkan Türklerinin de soyu, orta Anadolu'daki Yörük boylarına dayandığı için çok iyi anlaşmışlar. Gelen Türkler, esaret ve baskıdan kurtulmuş olmalarının da simgesi olsun diye, yeni kurulan bu mahalleyi 'Hürriyet' ismiyle anmaya başlamışlar.

MAKSEM

Eski Bursa'nın konum itibarıyla en yüksek yerinde bulunan bu yerleşme, adını yine burada bulunan 'su taksim edilen'; 'Su Maksemi'nden almaktadır. Civarındaki yerleşme ve cami de aynı adla anılmaktadır.

Hemen yakınındaki Temenye (Temenyeri)'ye Uludağ'dan gelen kaynak suları, ilk önce burada bulunan Maksem'de toplanır ve ardından da, şehrin muhtelif semtlerine dağıtımı yapılırmış.

ŞEHREKÜSTÜ

Sadece Bursa'da değil, Türkiye'nin diğer birçok eski şehirlerinde de bu isimle anılan bir semt olmuştur (ancak, çoğu günümüze kadar ulaşamamıştır). Şehrin en son yerleşmesinin olduğu yere; 'Şehire küsen / Şehire küstü' adı verilirdi. Buradaki en son evden ötesi, tarlalar ve yeşil alanların başladığı sınır olurdu.

Bursa'da yaşayan bir zatın, şehrin günlük gailelerinden bunalması ve evini, Bursa'nın (o yıllar için tabii ki) en uç bölgesine yapması ve artık burada ikamet etmeye başlamasından ötürü, bu zatın evinin bulunduğu yere; 'Şehire Küstü' adı verilmiştir.

Şehir o yıllarda bilindiği üzere, Ulucami ve Hisar bölgelerinden oluşmaktaydı. Günümüzde ise artık Şehreküstü, Bursa'nın tam içinde kalmış ve nirengi noktalarından biri olmuşsa da, ismi yüzyıllardır değişmeden gelebilmiştir.

YAVUZSELİM

Yavuzselim Mahallesi'nin olduğu bölge, Ankara Asfaltı'nın altında ve Arabayatağı Köyü'nün batı tarafına düşen sulak verimli tarım arazilerinin olduğu harikulade güzel yeşillik bir bölgeydi. Bu bölge 1974-75'lerden sonra kısım kısım parsellenip, Doğu'dan göç eden vatandaşlarımıza satılarak çirkin ve plansız bir yapılaşmasının esiri oldu.

Buraya göç eden insanlarımız genelde, muhafazakar kesimin kuvvetli birer temsilcileriydi. İlk zamanlarda gayriresmi olarak (1980'ler) bu mahalleye Yenimahalle ismi verilmişti. Büyükşehir statüsüne geçen Bursa yeni yapılanma sürecinde buraya yeni bir isim verme gereği duydu. Çünkü halihazırda Bursa'nın başka bir bölgesinde önceden onaylı bir Yenimahalle ismi mevcuttu.

İsim önerilerinin başında Dikencik Mahallesi ön plandaydı ve Belediye de bu ismi destekliyordu. Bunun nedeni de Samanlı Köyü'ne giden yol üzerinde büyük bir çiftlik vardı ve ismi Dikencik'ti.

Bu isme mahalleli o zamanki muhtar öncülüğünde büyük bir tepki gösterdi. Çünkü Dikencik ismi kulağa hoş gelmiyordu.

Mahalleli kendi ismini öncü kişilerin ağız birliği ile koymuştu bile. Bu da Yavuzselim Mahallesi ismi idi.

TEFERRÜÇ

Teleferik semtinin üst taraflarına verilen bu isim; 'Gezinti, eğlence yeri' anlamında olup, dinlenilecek ve piknik yapılacak güzel havası ve suyu olan arazi/mekân mânâsındadır.

Aynı zamanda; '3' numaralı 'Heykel-Teleferik-Teferrüç' ring otobüs hattının yakın zamana kadar da son durağıydı.

Eski Bursa'nın o havasının ve suyunun güzel olduğu dönemlerden kalma bu adın, zannedildiği gibi 'Teleferik' kelimesinin köküyle hiçbir alâkası ve bağı yoktur.

ZEYNİLER KÖYÜ - BEŞEVLER MAHALLESİ

Ahıska'dan Türkiye'ye göç eden ve mecburi iskanla Bursa'ya gönderilen Ahıska Türklerinden 5 aileye, Vali Haşim İşcan zamanında Ankara yolu üzerindeki Arabayatağı mahallesi yerleşmeleri için gösterilir. Ovanın sulak olması ve dağ havasına alışkın olmaları nedeniyle gelenler bir süre sonra bölgeden rahatsızlık duymaya başlarlar ve Valiliğe başvurarak dağ eteklerinde kendilerine yerleşecekleri bir yer isterler.

Bir süre sonra Askeri Lisenin üstünde bugün Teferrüç olarak anılan yere yerleşmelerine karar verilir. Ve 5 aileden oluşan Ahıskalılar buranın ilk sakinleri olurlar. (İlk yerleşimcilerin varisleri Zümrütevler muhtarı, Çancılar'daki Bozkurt silahçısı, İzci lideri ve öğretmen Aydın Yıldırır, Emekli Subay ve Burfaş eski yönetim kurulu başkanı Celil Yıldırır)

Daha sonraları Tacettin Efendi dergahına giden patika yoldan ilerleyerek Kaplıkaya deresinin batısında, Kadıyayla'nın doğusunda, Gülpınar'ın beslediği arazide tarıma başlarlar. Sonrasında buraları sahiplenirler, ekip biçerler... İlk gelen 5 aile hayvanları için ahırlar ve bağ-bahçe evleri yaparlar, topu temeli 5 adet... Ondandır ki sonraları buraya beşevler derler.

KÜKÜRTLÜ 

Kükürtlü semti adını, bulunduğu yerden çıkan ve içersinde oldukça çok oranda kükürt bulunduran sıcak suyundan almıştır.;

TRİLYE (ZEYTİNBAĞI) Mudanya'nın Zeytinbağı (Trilye) nahiyesi. Trilye Bursa çevresindeki en eski yerleşim yerlerinden biridir.

İsmini almasında iki tane rivayet olup, hangisinin doğru olduğu hala tartışılmaktadır.

1-Trilye kelimesinin latince deki karşılığı kırmızı balık olması ve bu çevrede de kırmızı renge sahip olan barbunya balığının çok bulunması...

2-Zamanında başpiskopos tarafından kiliseden afaroz edilen (Aya Yani,Aya Yorgi,Aya Satri) adındaki papazlar buraya yerleşir.

Tarihteki duvarlarına ilk resim yapılan kilise olarak bilinen, günümüzde kemerli kilise olarak tanınan yerde ömürlerinin sonuna yaşarlar.

Kelime anlamına gelince Tri - üç Lya - Papaz anlamına geldiği için üç papaz olduğu söyleniyor.

KOVUKÇINAR

Çok yaşlı bir çınardan alır bu semt adını. Ankara yolu altında küçük bir semttir.

FETHİYE

1877-78 yılları arasında Bursa'ya gelen göçmenler tarafından kurulmuş Fethiye köyü.

Kurulduğu zamanlarda 50'ye yakın hanenin bulunduğu ormanlık bir alanmış.

İsminin Fethiye olmasının sebebinin Çavuşköylüler ile yapılan bir yer sorunundan geldiği anlatılır. 'Biz burayı fethettik' diye Fethiye koymuşlar yerleşenler köyün adını.

Bugün Ataevler, Cumhuriyet Mahallesi gibi bir kaç mahalle de Fethiye köyünün meralarıymış.

HASANAĞA Hasanağa, adını XV. Yüzyıl başlarında 'HASAN AĞA' adlı yeniçeri ağasından aldığı söyleniyor.

1402 yılında Ankara Savaşı’na katılmış olan Hasanağa, Osmanlı ordusunun bozulmasından sonra şehzade Emir Süleyman, Vezir Çandarlı Ali Paşa ve Hasanağa Bursa’ya gelmiş, ancak Bursa’nın Timur tarafından basılacağının anlaşılması üzerine Edirne’ye geçmişlerdir.

Fetret Devri ( 1402-1412) sonunda Hasan Ağa, Çelebi Mehmet’in hizmetine girmiştir. O yıllarda, Şu anda Hasanağa Beldesi’nin bulunduğu yer, Hasan Ağa’ ya “ Timar” olarak verilmiştir. O yıllarda Hasan Ağa’ya verilen devrin tapusu ise şu anda Hasanağa Belediyesi arşivinde bulunmaktadır.

Eski adı “ Kızıklı” olup, şimdiki yerleşim yerinin 4 km kuzeyinde Toki konutlarının bulunduğu mevkideydi. 1417’ deki büyük deprem sonrası zemini daha sağlam ve su kaynaklarına daha yakın olan şimdiki yerine taşındığı sanılmaktadır. Aynı şekilde Hasanağa’ya Edirne’den de timar verilmiş, orada da Hasanağa adında bir köy kurulmuştur.

Cumhuriyet’ten önce Edirne Hasanağa’dan toplanan ırgatların Hasanağa’nın mirasçılarına gönderildiği ve dağıtıldığı bilinmektedir.

Hasan Ağa Türbesi, beldemizde bulunmaktadır. Söz konusu türbe 1996 yılında Hasanağa Belediyesi tarafından onarılarak, yeniden düzenlenmiştir.

19.yüzyıl ortalarında 200 hane dolayında olan Hasanağa, 1877-1878 Osmanlı- Rum savaşı’ndan sonra (93 Harbi) önemli ölçüde göç almış ve daha da büyümüştür.

Şu anda, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi tarafından Kızılcıklı mevkine yapılan 1584 konut ile birlikte toplam nüfusu 6000 dolayında olup bu sayı hızla artmaktadır.

Daha önce o yıllarda “ Kite” diğer bir adıyla Ürünlü’ye bağlı olan belde, sonraki yıllarda Çalı nahiyesi’ne bağlanmıştır. 1972 yılında Nilüfer ilçesine bağlı olarak Hasanağa Belediye başkanlığı kurulmuştur.

ARABAYATAĞI Şehre gelip giden arabaların bekleme yaptığı mevkiin ismi imiş. 93 harbi sonrası Artvin'in Berta-Ardanuç bölgesinden göç eden göçmenlere tahsis edilmiş ve kurulan köye Hamidiye ismi verilmiş. 1929 yılında Hamdiye adı değiştirilerek Arabayatağı'na dönüştürülmüş.

DAVUTDEDE, DAVUTKADI, KARADAVUT Bu isimlerden Davutkadı ve Karadavut aslında tarihi kişiliğe ait isimler. Osmanlı'nın ilk kadılarından Karadavut'tan geliyorlar. Mezarı Davutkadı mahallesindedir, bir kaç yıl önce belediye tarafından onarıldı.

Davutdede ise başka bir kişilik, o da Ali Mest Ethemi gibi bir İbrahim Ethem dervişi, mezarı bugünkü Cümlekapı Caddesi'nin kenarında imiş, Yıldırım Beyazıt Lisesi yapılırken ortadan kaldırılmış.

DUAÇINARI

Aşağı yukarı bugünkü metro istasyonu civarında bir çınar ağacı vardı, 1980'lerde bir gün yıkıldı gitti.

Söylenene göre Hacca gidenler burada dua edermiş ve çınarın ismi de duaçınarı olmuş.

Şimdi çınar yok ama isim yaşıyor.

Kaynak: WowTurkey



  • Pazartesi 34 ° / 14.7 ° Güneşli
  • Salı 34.7 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Çarşamba 39.1 ° / 19.9 ° Güneşli