Bursa’nın hanları geçmiş ve gelecek arasında medeniyet köprüsü kuruyor

Bursa’nın hanları geçmiş ve gelecek arasında medeniyet köprüsü kuruyor

Bursa kültür, turizm, sanat, tarım, ticaret şehri gibi pek çok kimlikle anılıyor. Ticaret şehri dediğimiz zaman özellikle Osmanlı’nın kuruluşundan beri ekonomik gelişimimizde Bursa’nın etkisinin çok fazla olduğunu görüyoruz. Biz de bu röportajımızda tarihte ticaretin merkezi konumunda olan Bursa’nın hanlarına zaman penceresinden bakmak istedik ve Arkeolog Fikret Alkan’la Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’ni konuştuk.

Fatma ACAR (BURSA İGFA)-  Bursa Büyükşehir Belediyesi Müzeler Müdürlüğü’nde görev yapan Fikret Alkan, bizi turistlerin gözdesi Koza Han başta olmak üzere işlevleri değişmesine rağmen bugün hâlâ ayakta olan, günümüze ulaşmadan adını duyduğumuz ya da hiç bilmediğimiz sayıları ellinin üzerine çıkan hanlara 2022 Bursasından bir zaman yolculuğuna çıkardı. İşte son günlerde çevresindeki yıkım çalışmasıyla etrafındaki kuşatmadan kurtulmaya çalışan, Bursa gündeminin ve şehrin merkezinin en çok konuşulan konularından biri olan 2014’te UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edilen Bursa’nın hanları…

‘’CİHAN İMPARATORLUĞU KURACAĞIZ’’

Hanların yapısını anlatırken Bursa’da hanların benzerlerinden daha farklı bir şekilde öne çıktığını belirten Alkan, bunu şöyle açıkladı: ‘’Her medeniyetin ticaret yapmayla alakalı faaliyetleri var. M.Ö. 2000’lerde Asur ticaret kolonileriyle birlikte Anadolu’da kervan ticareti başlıyor ve ticaret ihtiyacını karşılayacak yapıları yapılıyor. Bu yapıların bir tanesi de hanlardır. 32 km’de bir, günlük yolun aldığı zaman süresince bir han yapılıyor. Bunlar şehirler arası hanlar. Bursa’ya baktığımızda Bizans’tan alındığı zaman Evliya Çelebi’nin deyimiyle iki bin haneden oluşan küçük bir kasaba. Mistik bir tarafı hep var. Osmanlı buraya gelirken zaten bir Yörük topluluğu ama bir gayesi var: ‘’Cihan imparatorluğu kuracağız’’. Osmanlı’nın en iyi yaptığı şey; değişen şartlara çok rahat ayak uydurabilmektir. Bursa’yı aldıktan sonra da kenti yerleşik düzene geçirmek üzere bir başkent yapıyorlar ve imar ediyorlar. Bu doğrultuda şehir içi hanları diye bir şey başlatıyorlar. Hanlar normalde şehir dışında konaklama, ticaret ve malın el değiştirdiği yerler olarak biliniyor. Osmanlı şehir içi hanları yapıyor ve Edirne’ye, İstanbul’a, Balkanlar’a, aldığı şehirlere örnek teşkil edecek sistemi Bursa’da kuruyor. Bunu külliyelerle yapıyor. Külliyeleri de vakfiyelerle yapıyor. Öldükten sonra da amelinizi devam ettireceğiniz bir sistem vakıf sistemi. Zenginler yapıp halkla paylaşıyor, gelirine de ‘’akar’’ deniyor. Han, bu akarlardan bir tanesi. Ticari yapılardan elde edilen gelirler külliyelerin bakımında kullanılıyor.’’

BURSA’NIN İLK HANI EMİRHAN

Bursa’da ilk yapılan külliye Orhan Külliyesi olduğunu söyleyen Alkan, şöyle devam etti: ‘’ Orhan Gazi, şehir büyüsün diye surların dışına yaptırıyor. Cami, medrese, han ve hamamdan oluşan bir bütün yapı. Bursa’nın ilk hanı Emir Han/Bey Han, kayıtlardaki adıyla Han-ı Atik (Eski Han). Bursa’ya ticaret için gelen kervanların vergisini verdiği yer Emir Han’dı ilk başta. Kazım Baykal Hoca burada birtakım terazi malzemeleri bulunduğunu ve Bursa Müzesi’ne götürüldüğünü söyler. Vergiyi buradan iltizama vererek alıyorlar. Yani hanın işleyişini ihaleyi alana veriyorlar. Bu devlete toplu nakit para girişini sağlıyor. Emir Han şehrin ilk bedesteni, yani bezzazistanı. İpek üzeri altın ve gümüş sırmalı kıymetli kumaşların satıldığı yer. Gece bekçileri tarafından korunuyor.’’

‘’KERVANLARA BİR DE OTOPARK LAZIM’’

Ticaret geliştikçe hanlara olan ihtiyacın arttığını söyleyen Alkan, ‘’Orhan Gazi sürekli şehri imar etmek için çalışıyor. O dönemin sanat tarihi yapılarında yapıların moloz ve daha özensiz taştan yapıldığını görürsünüz. Çünkü acelesi var. Bir an önce şehrin çok sayıda işlevsel olarak işe yarayan, halkın ihtiyacını karşılayacak yapı ihtiyacı var. Osmanlı mimarlarının tam olarak kendi özünün oluştuğu nokta Yıldırım Bayezid ve sonrası oluyor. Emir Han’dan sonra Kapan Hanı yapılıyor. Kapan, terazi demek. Kapan Hanı’ndan sonra herkesin hanı olmaya başlıyor. Yıldırım döneminde de bedesten ve Ulucami yapılıyor. Şehir artık büyüyor. Osmanlı şehrinin çekirdeğini cami oluşturuyor. Etrafında külliye var. Çünkü Müslüman bir toplum günlük hayattaki her ihtiyacını buradan karşılıyor. Dolayısıyla halkın çok olduğu yerde o çember büyüyerek çarşılar oluşmaya başlıyor. Kitapçılar, boyacılar, köfüncüler vs. en dışta da dericiler var. Bursa’da yapılan han sayısı ellinin üzerine çıkıyor. Bunlar daha çok bugünkü Cumhuriyet Caddesi’nde, iki tarafı karşılıklı tamamen han dolu. Hatta o aksta o kadar çok büyüyor ki yetmiyor. Bir sicilde geçer: ‘’Bursa’nın Tahıl Hanı küçük ve sıkışık bir yerde kaldı. Kervanlara bir de otopark lazım.’’ Bugün İç Koza Han diye kahve içtiğimiz yer Koza Han’ın otoparkıdır.’’ diye konuştu.

BURSA ‘DÜNYA TİCARET MERKEZİ’ OLUYOR

Hanların şehrin ticari durumunu değiştirdiğinden bahseden Alkan, ‘’Mesela Bursa, ipekçiliği geliştirmeye çalışıyor. İran’dan ipek alan Avrupa devletleriyle bir köprü oluyor, bir ‘’emporium’’ oluyor. Yani ‘’Dünya Ticaret Merkezi’’. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın deyimiyle Bursa dünyanın en büyük antrepolarından biri oluyor. Doğudan aldığı ürünü batıya, batıdan aldığı ürünü doğuya aktarıyor. Sonra, İran’ın ham ipeğini alalım ama ipekli kumaşı da biz üretelim artık, diyorlar. Bu da şehre ivme sağlıyor. Hanlar sıkışık bir bölgede kalınca kervanlar otopark bulamıyor, ticaret düzgün işlemiyor. Kentin ticaret aksını 16 yüzyılda Yıldırım’a doğru uzatıyorlar. Bugün Kamberler dediğimiz yerde tek parça duvar yapısı görürsünüz.

Ticaretle ilgili yapılar artınca hanlar içinde bulunan ürün çeşidine ve yaptıran kişiye göre isimlendiriliyor. Tuz Han, Pirinç Han, Fidan Han; Dayı Karaca Bey, İvaz Paşa Hanı vb… Tahtakale (Taht- el Kal’a), kale altı demektir. Osmanlı döneminden bugüne hâlâ kalenin altında bir köylü pazarı vardır. Oradaki Tahtakale Hanı hâlâ ayaktadır. Bursa’nın Osmanlı’dan getirdiği gelenekleri orada çok net görebilirsiniz. ‘’ dedi.

‘’BURSA HANLARININ GELİRİ İSTANBUL’DAN FAZLADIR’’

Koza Han ve Pirinç Han’ın Bursa’da yapılmasına rağmen İstanbul için gelir kaynağı olmasını Alkan şöyle açıklıyor: ‘’ II. Bayezid döneminde Bursa; artık bir sistemi olan, herkesin ne iş yaptığı bilinen, bir futbol takımı gibi işleyen bir kent. Geliri de çok yüksek. Koza Han ve Pirinç Han, İstanbul’daki II. Bayezid Külliyesi’ne gelir getirsin diye yapılıyor. Çünkü ticaret kenti olduğu için İstanbul’dan daha fazla gelir getiriyor. Koza Han’da 1995’lere kadar koza pazarı vardı.’’

‘’KOZAHAN ŞEHRİN ANITSAL DÖNEMİNİN EN ÖNEMLİ SİMGELERİNDEN BİRİDİR’’

Bursa hanlarının standart bir planı olduğuna dikkat çeken Alkan, ‘’Hanlar kareye yakın dikdörtgen planlı ya da kare planlı, etrafı tamamen avluyla çevrili, revaklı, geneli iki katlıdır. Genelde hanlarda mescit vardır ama Koza Han’daki sanatla alakalıdır, yükselme döneminde fetihler sürüyor, devletin gücünü eserlerde hem estetik hem zarafet hem de yaptırdığınız yapıyla göstermeniz gerekiyor. Koza Han’ın kapısındaki saç örgü, çini süslemesi ve estetik bütünlük de devletin gücünün bir göstergesidir. 2022 Türk Dünyası Kültür başkenti seçilen Bursa’nın logosunda Koza Han’ın kapısının olması şehrin anıtsal döneminin en önemli simgelerinden biri olduğunun kanıtıdır. ‘’ dedi.

‘’MİMAR SİNAN’IN BURSA’DA ESERİ VAR MI?’’

Hep merak edilen ‘’Mimar Sinan’ın Bursa’da eseri var mı?’’ soruna açıklık getiren Alkan ‘’Galle Han, Mimar Sinan’ın yapısı olarak Tezkiretü’l Bünyan ve Tezkiretü’l Ebniye kayıtlarında geçer. Ali Paşa Kervansarayı olarak inşa edilmiştir. Ali Paşa da Kanuni’nin sadrazamı Semiz Ali Paşa’dır. Zeki ve bürokrasiyi bilen biridir. Balkanlar’a kadar birçok yapı yaptırıyor. Yeni bir tahıl pazarına ihtiyaç olan Tuz Pazarı’nın alt bölgesine de Galle Han’ı yaptırmış. Sinan döneminde olduğu için ona atfediliyor. Sinan yerel bir mimar kullanıyor. Bu konuda bizim araştırmalarımız var. Yakın zamanda yazdığımız bir makale Uludağ Üniversitesi Dergisi’nde yayınlanacak.’’ dedi.

‘ORTADA BİR TANE YAPI BIRAKMAZSAM ‘EVLADIM, OSMANLI BURSA’DA BAŞKENTLİK YAPTI’ NASIL DEDİM!’’

Bursa göç aldığı için zaten kabına sığmadığını söyleyen Alkan, çağın gereklerine göre şehir imar edilirken korumamız gereken mirasın önemine değinerek ‘’Bursa, Osmanlı’dan beri büyümüş. 1955’te otobüsler Acemler’e kadarmış. Düne kadar Fethiye de köydü. Biz bu eski değerleri korumakla mükellefiz. Yoksa geleceğe ne aktaracağız? Ben ortada bir tane yapı bırakmazsam ‘Evladım, Osmanlı Bursa’da başkentlik yaptı’ nasıl derim! Hangi yapıyı ispat ederek söylerim? Sadece korumak yetmez. Koruyacaksınız, tanıtacaksınız ve gelecek kuşaklara aktaracaksınız. Benim elimde çok kıymetli bir inci varsa Bursa olarak ve bunu kimse bilmiyorsa bunun bir önemi yoktur. Bursa’nın güzelliğini paylaşmamız lazım. O yüzden de şu anda Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa’nın o eski güzelliğini, Hanlar bölgesini açmak için bazı yapıları kaldırıyor. Şehir büyüdüğü için dönemin şartlarında ihtiyaç halinde yapıldı. Şimdi şehir daha da büyüdü. Farklı yapılar farklı yerlere kaydı. Bu yapılara ihtiyacımız yok. Tarihimizi daha ön planda tutmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle gereken yapılıyor.’’ dedi.

‘’KARAGÖZ’ÜN KIYMETİNİ BİLMELİYİZ’’

Alkan, Bursa’ya gelen bir turist için Tarihi Hanlar Bölgesi ve tarihi camilerden sonra görmeden dönmemeleri gereken, kıymeti yeterince bilinmeyen bir yer olarak Karagöz Müzesi’ni adres göstererek ‘’Hepimiz bunun hikâyesini biliriz. UNESCO’nun listesinde yer alan somut olmayan kültür mirasımızdır. Ama bunun kıymetini bilmiyoruz. Daha fazla tanıtmalıyız. Somut olan şeyler dışında somut olmayan değerlerimizi de korumaya ihtiyacımız var.’’ diyerek tavsiyelerine müzeleri de ekledi ve ‘’Çok vaktiniz yoksa ve Bursa’yı kısa sürede gezmek istiyorsanız tavsiye ederim, müzeleri gezin. Çünkü müzelerdeki eserler daha kısa sürede daha fazla bilgiyi size depo edebilir. Birçok çeşitliliği olan bir kent mutlaka sizin de zevkinize göre bir şeyler sunuyordur. Koza Kan’da bir kahve, İskender Kebap, Uludağ’da kayak, Cumalıkızık’ta tarihi doku, İznik’te medeniyetler mozaiği başta olmak üzere herkese göre bir şey var Bursa’da.’’ dedi.