Yiğitali’de yaşayanlar son 3 yıldır resmen kâbus görüyorlar. Muhtarlığa asılan Kadastro listesine baktıklarında köylerinin tamamının 1. Derece SİT, arazilerinin tamamının orman alanı olduğunu gördüler.
Olay Gazetesi yazarlarından Ahmet Emin Yılmaz'ın bugünkü yazısı şöyle:
Tarih kayıtlarına göre… Uludağ eteklerindeki Yiğitali Köyü’nün kuruluşu, Anadolu kapılarını Türklere açan 1071’deki Malazgirt zaferinden daha eski. Çünkü köyün tarihçesi 1025 yılına kadar gidiyor.
O bakımdan bin yıllık geçmişiyle bu toprakların bekçisi gibi kentin üst tarafında, Uludağ yamaçlarından ovaya bakıyor.
Ne var ki Yiğitali’de yaşayanlar son 3 yıldır resmen kâbus görüyorlar. Çünkü muhtarlığa asılan Kadastro listesine baktıklarında köylerinin tamamının 1. Derece SİT, arazilerinin tamamının orman alanı olduğunu gördüler.
O günden beri Yiğitali Muhtarı Sadık Yıldız başvurmadık makam, çalmadık kapı bırakmadı. Henüz umutsuzluğa kapılmadı, ama sesini duyuramadığını düşünüyor.
Sohbet ederken… “Tarihi köylerin yaşadığı sorun bizim de başımıza geldi” diye söze başladı ve şunu söyledi:
“Yiğitali olarak hizmette en küçük sıkıntımız yok, aksine resmen hizmet yağıyor. Bizim derdimiz büyük. Evlerimizin, arazilerimizin sahibi değiliz.”
Sorunu da anlattı:
“Listeye bakınca hepimiz yıkıldık. Çünkü köyün tamamı 1. Derece Doğal SİT kapsamında. 263 parsel arazi de aynı şekilde ormana geçmiş.”
Aslında diğer tarihi köylerdekine benzer sıkıntı Yiğitali için de geçerli. 1936’da tarıma yüksek vergi getirilince arazilerin az bir kısmını yazdırılmış, ama arazinin tamamının kullanımı devam etmiş.
Günümüz kadastro uygulaması da kayıtlar üzerinden yürüyünce atadan kalma tarlalar, bahçeler köylünün elinden gidiyor.
Buradaki fark Yiğitali’nin Uludağ yamacında olması nedeniyle arazinin ormanda kalması. Bu nedenle 2B kapsamına girmişler, ama Hazine genelde köylüye kullandığı araziyi satarken burada orman alanı olması nedeniyle işlemleri durdurmuş.
“Bu araziler bizim, atamızdan kaldı ve yüzyıllardır da ekip biçiyoruz” diyen Yiğitali Muhtarı Sadık Yıldız’ın çağrısı şu:
“Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, milletvekillerimizden, Valimizden sesimizi duymalarını ve bizi çaresizlikten kurtarmalarını bekliyoruz. Bizim olan arazilerimizi geri istiyoruz.”
⇒Ahmet Emin Yılmaz'ın yazısının tamamı için tıklayın...