Anamorfoz tasarımcısı Beyza Demirci, saklamak istediği mesajları saklayabildiği kaotik olan bu sanat dalında anlatılmak istenilenin görüldüğündeki şaşırma eylemini çok sevdiğini dile getirdi.
Beyza SAKAR (BURSA İGFA)- Türkiye’de bilinen tek anamorfoz tasarımcısı olan Beyza Demirci, 2009 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Moda Tasarım Aksesuar Tasarım bölümünü bitirdi. Okul döneminde anamorfoz sanatı ile materyal ve şekillerde özgür olabileceğini düşünerek dünyada tek olan anamorfik mücevher tasarımı yapmaya karar veren Demirci, İç Mimar olan babası sayesinde anamorfoz sanatıyla 7 yaşındayken tanıştığını dile getirdi.
DEÜ’de Sanat Tasarım alanında nöroçeşitlilik ve anamorfoz üzerine Prof. Dr. Sinan Canan danışmanlığında tezli yüksek lisans yapan ve çocukluğundan bu yana tasarım yaptığını belirten Beyza Demirci, “Beni Anamorfoz ile tanıştıran kişi babam. Okumayı öğrendiğim zaman babam bana bir kâğıdın üzerine çizgiler çizip elime verdi. Ne gördüğümü sordu, başta bir şey anlamasam da kâğıdı biraz çevirince ismimin yazılı olduğunu gördüm ve çok heyecanlandım. O günden sonra da anamorfoz sanatından hiç kopmadım, o benim eğlencem oldu. Şu an yaptığım çalışmalarda hala o ilk gün ki heyecanı yaşıyorum. Freelance bir ekibim var, çalışırken kendime şaşırıyorum çok disiplinliyim. Benim için her şey ilk çizgiyi atmak ile başlıyor” dedi.
‘SANATIN İÇİNDEKİ ŞAŞIRMA EYLEMİ HOŞUMA GİDİYOR’
Üniversitede okuduğu dönemde tasarladığı ‘Deniz Atı’ eseri ile Mücevher İhracatçılar Birliği’nin tasarım yarışmasında ödül alan Beyza Demirci, anamorfoz sanatıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Anamorfoz ’un tek açından değil, yaşanılan coğrafyaya, deneyimlere ve öğrenilenlere göre şekillendiğini ve hayatın da farklı açılardan görülmesi için bir aracı olduğunu dile getiren Demirci, “Rönesans döneminde Leonardo Da Vinci ile gelen anamorfoz sanatı belli açılardan görülebilen nesnelerdir. Andrea Pozzo-Bonnie Prince Charlie Tepsisi’nden de bilindiği üzere zamanın siyasi mesajlarını taşımada önemli bir araç olarak kullanılan bu sanata doğru açıdan bakıldığında insanlara ne anlatmak istediğini görebiliyoruz. Saklamak istediğimiz mesajları saklayabildiğimiz kaotik olan bu sanatın bu en sevdiğim özelliği, anlatılmak istenen görüldüğündeki şaşırma eylemi. Farklı açılardan görerek bütünlemek oldukça eğlenceli” ifadelerini kullandı.
‘İNSAN DA ANAMORFİKTİR’
“İnsan da anamorfiktir her açıdan farklı görülebilir, ben bu sanatı hayatıma da uyguluyorum. Etrafımda gelişen her şeye farklı açılardan bakmaya çalışıyorum” diyen Demirci, “Eserlerimi yaparken sürekli insanları gözlemliyorum. Ama işin en zor yanı insanlara anlatmak. Anamorfik bir heykeli anlatmak standart bir heykeli anlatmaktan görece daha zor. Bu yüzden eserlerimi fotoğrafla değil, video ile daha net gösterebiliyorum” dedi.
‘KONUŞULAN HER ŞEY BENDE GÖRSELE DÖNÜYOR’
Bir süre sonra mücevhere sığamayan ve anamorfoz sanatını heykele ve resme aktaran Beyza Demirci, eserlerini birbirinden ayırmayarak hepsine farklı anlamlar yüklediğini fakat son çalışmalarından olan ‘Anamorfik Atatürk Heykeli” isimli tasarımın onun için özel olduğunu belirten Demirci, “Anamorfik tasarımımda bir açıdan bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk portresi diğer açıdan bakıldığında 1938 yazıyor. Bir minyatür örneği mevcut ancak bunu bir şehir meydanına uygulamak istiyorum. Kent dinamiklerinin ve idarecilerinin de sürecin içinde bizlere sağlayacağı maddi ve manevi katkılarıyla Bursa’ya eşsiz bir eser kazandıracağımızdan eminim” açıklamasını yaptı.
Bu gönderiyi Instagram'da görBeyza Demirci (@beyzademirciart)'in paylaştığı bir gönderi
Kullanılan kelimelerin zihninde görsele dönüştüğü ve kelimeleri renklerle anlamlandırdığını söyleyen Demirci, “Görsel bir sistemim var, uzun yıllar herkesin çarşambayı turuncu olarak bildiğini düşündüm, sayıları renklendirdim. Hayatı renklerle birleştirerek büyüdüm, insanları renklendirdim. Bu sistem insanları gözlemlerken yardımcı oluyor. Bu sayede anamorfoz ile düşüncelerim ve görseller buluşuyor” ifadelerini kullandı.
‘İPTAL OLAN PROJE SAYESİNDE SİNAN CANAN İLE TANIŞTIM’
“Bursa Nilüfer Belediyesi’nde bir parkta Filli Boya’nın boyalarını kullanarak anamorfik çalışmalar yaparken, Filli Boya’nın Pazarlama Müdürü bana ulaştı ve bana sponsor olmak istediklerini söyledi” diyen Demirci, “Projeyi kabul ettim ve renklendirme alanı olarak Nilüfer Halk Evi’ni seçtim. Oradaki 21 tane sütuna Michelangelo Di Lodovico Buonarroti Simoni, Leonardo Da Vinci, Albert Einstein, Charles Darwin, İbni Sina, Mimar Sinan, Isaac Newton, Nikola Tesla, Platon, Aristotales ve Sigmund Freud gibi dünyaya yön veren 11 bilge kişinin portresini tasarladım. 20 kişilik ekibin olacağı projeyi 8 ayda tasarladım ve proje kabul edildi.
Yapacağım bilim insanlarını daha yakından tanımak için sinirbilim üzerine araştırmaları ve kitapları olan ‘Fraktal Düşünceler’ kitabını görsel olarak algıladığım Sinirbilim uzmanı Prof. Dr. Sinan Canan’a ulaştım. Sinan Canan, “Sanatçı toplumun yapı taşıdır, her şekilde yanındayım” diyerek destek oldu. Fakat o dönemde Filli Boya’nın sahibi değişince benim projem iptal edildi ve tüm çalışmalarım çöp oldu. İptal olan proje sayesinde Sinan Canan ile tanıştım ve araştırma yaptığım insanların ‘İnsan Nedir?’ sorunun peşinde olduğunu gördüm. Benim de bütün hayatım boyunca aynı soruyu kendime sorduğumu fark ettim” dedi.
‘AŞILMIŞIN DIŞINDAKİ MONG KARAKTERLERİM İLE KİTABI TASARLADIM’
Kitaplarında ve konuşmalarında belli mottolar kullanan Sinan Canan’ın kitabını resmetme projesini kendisine sunduğunu dile getiren Beyza Demirci, ismini kendi verdiği ve kusurlarıyla varoloşun peşinde olan ‘Mong’ karakterleri ile kitabı tasarlamaya başladığını söyledi.
Demirci, “Kusurlarıyla bir bütün olan karakterlerim ile Sinan Hoca’nın ‘Öğrenmek Değişmektir’ mottosunu tasarladım. Gri renkte olan Mong karakter önünde renkli kitabı okudukça onun renklerine dönüşmeye başlıyor ve renkleniyor. Bir diğer çalışma “Bilmiyorum” isimli eser. Sinan Canan’ın “Ben bir biyoloğum buna rağmen canlılık nedir bilmiyorum, bu kadar yıldız bunca gök ada o devasa galaksi kümeleri neden var bilmiyorum” alt metnine sahip resim tasarımında, mong karakteri uzayda kafasında soru işareti ile “bilmiyorum” der. Son olarak Sinan Hoca’nın ‘Yeni Dünyanın Cesur İnsanı’ kitabının anlatılarını tasarladım.
Varoluşu arayan mong karakterlerinden oluşan bu tasarımda her bakış açısını görmeye çalışan karakter, gene de bilmiyorum der. Bakış açılarını temsil eden göz bebeklerinin manevraları soru işaretini izleyerek yol alıyor. Yeni Dünyanın Cesur İnsanı’nda bir Edvard Munch klasiğinden esinlenerek korkularıyla yüzleşmesini temsilen ‘Çığlık’ isimli eserine de gönderme yaptım” dedi. Anamorfoz tasarımcısı Beyza Demirci son olarak, farklı açılardan görmeyi sağlayan anlaşılması zor olan bu sanatla ilgili Türkiye’de henüz bir eğitim ve çalışma olmadığını dile getirerek cümlelerini tamamladı.