Tarih: 21.03.2016 15:15

Bahar geldi! İşte Bursa'nın harika gezi rotaları

Facebook Twitter Linked-in

Yaklaşık 3 milyonluk nüfusu ile ülkemizin en kalabalık 4. şehri olan Bursa, sanayisi ve gelişmişlik düzeyi ile olduğu kadar sahip olduğu doğal ve tarihi zenginlikler ile de öne çıkıyor.

Gerek tarih boyunca birçok medeniyete ev sahibi olmuş olması gerekse de Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapması sebebiyle Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri...

Tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan mekanlar, müzeler, doğal güzellikler, parklar ve tarihi eserler...

Gezi güzergahı konusunda ülkemizin en zengin şehirlerinden olan Bursa'da sizler için derlediğimiz bir kaç rota...

Oylat ve çevresi

İnegöl’ün 27 km güneyinde, Uludağ eteklerinde, 840 metre yüksekliktedir.

Çam ve kayın ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeri olan Oylat Kaplıcaları, suyunun özellikleri bakımından dünyada önemli bir yerdedir.

Oylat suyunun en büyük özelliklerinden biri, içilebilmesidir. Suyunun 40 derece sıcaklıkta olması nedeniyle, soğutulmadan banyo yapma imkânı vardır. Su verimi dakikada 3000 litre olduğundan, radon gazının fazlalığı bir avantajdır ve bu gazlar etrafa yayılarak, solunum yolu ile vücuda geçer.

Oylat bol sulu bir kaplıcadır. Üç aslanağzından havuza dökülür. Kurnalarında musluk yoktur, devamlı akar.

Arsenikli, sülfatlı, karbonatlı bir sudur. Modern havuzları vardır. Romatizma, nevralji, kadın hastalıkları ve idrar yolları rahatsızlıklarında büyük yarar sağlar. Özellikle ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır.

Oylat Mağarası

Mağara Bursa-Ankara kara yolundan Oylat Kaplıcasına ayrılan yoldan yaklaşık 17 km içeride, Hilmiye köyünün 1 km güneyindedir.

Toplam uzunluğu 665 m olan mağara iki ana bölümden oluşur. Dar galerilerden oluşan birinci bölüm girişten çöküntü sonuna kadar olan kısımdır.

İçeride dev kazanları ve damlataş havuzları bulunur. İkinci bölüm büyük bir çöküntü salonudur. İri blok ve dev damlataş şekillerinden (sarkıt, dikit ve sütun) oluşur.

İnegöl civarında diğer görülebilecek yerler Oylat Şelâlesi, Boğazova Yaylası, Arabaoturağı Yaylası, Babasultan Barajı, Eymir Göleti, Halhalca Göleti, Kurşunlu Göleti ve Halhalca Şehitliği’dir.

Gölyazı ve Uluabat Gölü

Gölyazı Köyü Bursa sınırları içinde, doğa ile tarihin bir arada bulunduğu eşsiz bir güzellik de Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı köyüdür. Köyde yerleşim halen, yaklaşık 800 m uzunluğundaki antik surların içindedir.

Üzerinde geleneksel konut mimarisi örnekleri görülebilen surlarda, yer yer kapılar ve kuleler bulunur. Bazı bölümlerde Roma, Bizans ve Osmanlı tarzı iç içe geçmiştir.

İlkbaharda yükselen sular nedeniyle su içinde kalan ağaçlar, bu sularda süzülen ördekler, pelikanlar, her bahar evlerin çatılarında yuva yapan leylekler, Arnavut kaldırımlı dar ve temiz sokaklar ve güler yüzlü misafirperver köylüler; antik çağda Apolyont olarak bilinen bu köyün güzelliklerinden yalnızca birkaçıdır.

Tümüyle SİT alanı olan bölge, restore edilerek kültür merkezine dönüştürülen Aziz Panteleimon (bazı kaynaklara göre Hagias Georgias) Kilisesi ile de dikkati çeker.

Sokaklarda kapı önlerinde toplanıp bir yandan sohbet ederken bir yandan da kerevit ağı dokuyan kadınlara rastlayabilirsiniz.

Uluabat Gölü, Gölyazı köyünün tarlası gibidir:

Kayıklarda eşleriyle birlikte balık avlayan kadınlar görebilirsiniz. Köy meydanında balık mezadı kurulur. Köyde kahvehaneler, fırın ve bakkal mevcuttur. 700 yaşını aşmış çınar ağacı da Gölyazı’nın en önemli anıtlarından biridir.

Uluabat Gölü

Bursa ile Karacabey arasında, Bursa-İzmir yolunun 5 km güneyinde, Bursa’ya 30 km uzaklıktadır.

Uluabat Gölü’ndeki adalardan en büyüğü olan Nailbey Adası’nda bulunan manastır, Bursa ve çevresinde, günümüze kadar gelebilen en eski manastırlardan biridir.

825 yılından önce yapıldığı tahmin edilen bu yapıda kaynaklara göre 7-8 keşiş yaşamıştır. Turna, kefal ve sazan gölden en çok çıkarılan balıklardır.

Gölyazı ve Uluabat köylerinden hareket eden kayıklarla gölde gezi yapabilirsiniz.

Tirilye ve çevresi

Mudanya sahilinin korunmuş köşelerinden biri olan Tirilye, balığı ve zeytini ile tanınan bir kasabadır. Bir zamanlar bölgenin en kalabalık yerleşim yeriydi ve yüz yıl önce buradan Avrupa’ya şarap ve zeytinyağı ihraç edilirdi.

Oldukça bol balık çıkartılan kasabada sahildeki balık lokantalarında yemek yemenizi ve ev yapımı zeytinyağı almadan kasabadan ayrılmamanızı öneririz.

Tirilye’de Rumlardan kalma 7 kilise, 3 manastır ve 3 de ayazma vardı fakat bugün bu kiliselerden sadece 3 tanesi ayaktadır. Üç manastırdan da Aya Yani Manastırı kısmen günümüze gelmiştir. Sözü edilen ve geçmişi Bizans’a uzandığı bilinen 3 manastırın kalıntısı Tirilye’nin dışında bulunmaktadır.

Hagios Sergios Manastırı, Kasabanın çıkışında, Eşkel köyü yolu üzerindedir. Tirilye’ye 5 km uzakta olan Aya Yani Manastırı’na 3 km’lik toprak bir yoldan, zeytinliklerden ve günebakan tarlalarından geçerek ulaşılır. Batheos Rhyakos Soteros Manastırı, Halk arasında Aya Sotiri olarak adlandırılan mevkidedir.

Diğer bir kilise Hagios Ioannes Rum Kilisesi’dir. (Yuannes Kilisesi) Dündar Evi olarak bilinir. Rumların bölgeyi terk etmesinin ardından özel mülkiyete geçmiştir. Panagia Pontobasilissa Kilisesi Beldede Kemerli Kilise adıyla tanınır.

St. Stephanos Kilisesi (Fatih Camii) 14. yüzyılda camiye (Fatih Camii) dönüştürülmüştür. Fatih Camii ile aynı yapı adasında ve caminin güney cephesinde yer alan Tirilye Hamamı’nın kesin adı ve yapım tarihi bilinmemekle birlikte, 16. yüzyılın ilk yarısında, Yavuz Sultan Selim zamanında, Kastamonu ve Üsküdar’dan getirilen Türklerin yaptırdığı yolunda bilgi mevcuttur.

Bölgede görülmeye değer bir diğer yapı ise Taş Mektep’tir. Tirilye’de doğan ve Yunanistan’da eğitim gördükten sonra metropolit olarak Türkiye’ye dönen Chirisostomos tarafından 1904- 1909 yılları arasında yaptırılan Taş Mektep Tirilye’nin en görkemli yapılarındandır.

Kumyaka Köyü de Tirilye’ye giderken uğramanızı tavsiye edeceğimiz gezi noktalarından biri… Mudanya ile Tirilye’nin arasında, Roma-Bizans döneminden kalma eski bir köydür. Bizans dönemindeki adı, Siguino’dur. Köyün, Hagios Taxiarchoi/ Archaneloi adında bir kilisesi vardır.

Cumalıkızık Köyü

700 yıllık tarihî Cumalıkızık Köyü, Osmanlı dönemi kırsal mimarisinin önemli örneklerinden biridir ve halen geleneksel yaşam biçimini korur. Köyde sadece bir insanın ya da bir at arabasının geçebileceği genişlikteki sokaklarda, birbiri ardına evler sıralanmıştır.

Pazar günleri köy meydanında pazar kurulur. Burada köylülerin kendi ürettikleri erişte, tarhana ve kendi bahçelerinde yetişen meyvelerden yaptıkları çeşit çeşit reçeller ile el işleri satılır.

Her birinin avlusunun ayrı güzellikte olduğu evlerden bazıları pansiyon, bazıları da yerel ürünlerin servis edildiği lokanta olarak hizmet verir.

Köy halkının bağışları ile kurulan ve 18, 19 ve 20. yüzyıllara ait eşyalardan oluşan etnografya müzesinin yanı sıra köyün camisi ve hamamı da görülecek diğer yerlerdir.

2000'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Cumalıkızık, 2014'te Bursa ile birlikte Dünya Mirası olarak tescil edilmiştir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —