Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), çukur olayları sırasında yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiği iddialarını kabul edilemez buldu.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, AİHM, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 2015 ve 2016 yıllarındaki çukur olayları sırasında yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiği iddialarını inceledi.
AİHM'in kararında 2015-2016 dönemindeki operasyonlarla ilgili 100'den fazla başvuru yapıldığı, bu başvurulardan ikisinin öncelikle incelenmesi kararının alındığı belirtildi.
İncelenen başvurulardan birinin Ö.E'ye ait olduğu, başvurucunun, operasyonlar sırasında Cizre'de ilan edilen sokağa çıkma yasağının yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiğini ileri sürdüğü bildirildi.
A.T. ve diğer başvurucuların ise Cizre'deki operasyonlar sırasında yakınları O.T'nin yaralandığını, resmi görevliler tarafından yaralının yakınlarına tıbbi yardım sağlanmadığını, sığındığı bodrum katında güvenlik kuvvetlerince öldürüldüğünü ve O.T'nin yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü kaydedildi.
Söz konusu başvuruları öncelikli incelemeye karar veren AİHM, başvurucuların iddialarıyla ilgili sunum yapmak üzere hükümeti davet etti.
Adalet Bakanlığınca hazırlanan görüşler, 13 Temmuz 2017'de AİHM'e iletildi.
AİHM'nin başvuruları incelemekle görevli 2. Dairesince, yazılı görüşler yeterli görülmeyerek başvuruların sonuçlandırılabilmesi için duruşma yapılmasına karar verildi.
Duruşma, 13 Kasım 2017'de Strazburg'da görüldü.
Başvuru kabul edilemez bulundu
Başvuranların iddialarıyla ilgili Adalet Bakanlığınca sunulan yazılı görüşler ve duruşmada yapılan savunmayı inceleyen AİHM, bugün açıkladığı kararla söz konusu başvuruları kabul edilemez buldu.
Kararda AİHM yetkisinin ikincilliğine atıf yapılarak başvurucuların, AİHM'den önce şikayetlerini Türk mahkemeleri önünde dile getirmeleri gerektiği belirtildi.
Bu kapsamda özellikle başvuranlar tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularla ilgili incelemenin henüz sürdüğüne işaret edilen kararda, başvuranların iddialarının aksine Anayasa Mahkemesinin tüketilmesi gereken ve etkili iç hukuk yolu olduğu vurgulandı.
Bu karar, AİHM'de bekleyen benzer nitelikteki 135 ve ileride AİHM'e taşınması muhtemel çok sayıda başvuru bakımından örnek olması sebebiyle büyük önem taşıyor.